Türkçe Meselesi
Anadilin bir toplum için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunun yeterince farkında olmadığımızı düşünüyorum. O yüzden öncelikle anadilin önemi üzerine üç beş kelam etme ihtiyacı duydum.
Anadili en güzel tanımlayan cümle benim gözümde “Kültür Bayrağı” dır. Dünyada hakim olan ulus devlet modelinin en önemli ayağı da dilidir. Tarihe baktığımızda dilini korumayı berecebilen toplumlar kültürlerini de korumuşlar ve zaman zaman bağımsızlıklarını kaybetseler, sömürüye maruz kalsalar da varlıklarını korumuşlar, silinip gitmemişler. Öte yandan tarih sahnesinden silinip giden veya sömürgeye dönen toplumlar için son dillerinin kaybolmasıyla başlıyor. Bu konuda bolca örnek için Oktay Sinanoğlu’nun çeşitli konuşmlararından derlenen kitaplarından herhangi birine bakabilirsiniz ( Genelde kitapları birbirine benzer ) .
Türkçe’nin bugün yaşadığı sorunların başında zamanında Batı dillerinin olumsuz etkileri ve halkın gözündeki itibarının yavaş yavaş eritilmesi var. Yabancı dillerin olumsuz etkilerini konusu yanlış algılamalara ve saptırmalara maruz kaldığı için biraz açalım. Diller yaşayan orgamizmalara benzer, zamanla farklılaşır, çevresiyle etkileşir. Bu cerçevede başka dillerle alışveriş içinde olması normaldir. Dilimizde olmayan dışarıdan gelen yeni kavramlar, icadlar vb için düzgün karşılıklar bulunamıyorsa toplum normal olarak onları geldikleri dildeki halleriyle kullanıyor. Özellikle bilişim alanında buna sık rastlıyoruz. Haliyle yabancı kökenli tüm kelimeleri atmaya kalksak Türkçe kuşa döner.Dilde sadeleştirme konusuna başka bir yazıda ayrıca değineceğim şimdilik bu kadar yeter.
Peki normal olmayan etki nedir?
Normal olmayan Türkçe’nin doğal olmayan bir süreçle İngilizce’nin kucağına itilmesi.Türkçe’de tüm halkın anladığı çok güçlü kelimelerin yerine bile İngilizce’karşılıklarının kullanılmaya çalışılması. Son derece donanımsız insanlar önemli yerleri işgal ettiğinden midir bilinmez, kendi yetersizliklerini konuşmalarının arasına yabancı dil bilmeyenlerin anlamadığı Türkçe’de çok güzel karşılıkları olan kelimeler sıkıştırarak örtmeye çalışıyorlar. Bu hasta zihniyet, onları takip edenlere de sirayet ediyor. Bakıyorsun orta seviyede bile yabancı dil bilmeyen insanların dillerinden “check etmek” , “ relax olmak”, “security”, “emergency” lafları eksik olmuyor. “İllegal”, “mentalite” “jenerasyon” gibilerini yadırgamıyorum bile artık. Özellikle bazı üniversite öğrencileri öyle bir dille konuşuyorlar ki konuştuklarını ne İngiliz anlar ne Türk. 18 yaşına kadar doğru düzgün konuşan bu gençler üniversiteye gelince garip bir kendini ispatlama çabasıyla Oktay Sinanoğlu’nun Tarzanca dediği dili konuşuyorlar.
Diğer bir konu aynı aşağılık duygusunun ürünü olarak işletme isimlerinin ya doğrudan yabancı dilde olması ya da Türkçe kelimelerin İngilizce tarzda yazılması. Taksim olmuş “Taxim” , Rumeli “Roumeli” diye yazılıyor hatta kendi adını “Ayshe” diye yazınca daha bir havalı olduğuna inanıyor insanlar. Öte yandan yüzde yüz yerli malı olmalarına rağmen markaların isimleri yabancı olmazsa tutulmayacağına da inanıyorlar.İsimleri "De Facto" , "Derby" olan bir yandan da adice milli duyguları sömüren, milliyetçi reklam kapmanyaları düzenleyen markalar var. Aynı durum hizmet sektöründe de geçerli. İnsanların yemek yediği, çay kahve içitiği , eğlendiği mekanların isimleri genelde ya yabancı ya da garip bir şekilde yazılmış.
Türk Dil Kurumu’nun belediyelerle yürüttüğü bir çalışma var. İsimleri Türkçe olmayan işletmelere ruhsat vermeyen her partiden çok sayıda Belediye var. Şimdi ben şu yasaklansın bu yasaklansın demiyorum. Bu işlerin çözümünün yasak olmadığı çok açıktır. Ancak yerel yönetimler Türkçe isim kullanılmasını teşvik edebilir ve bu konuda pozitif ayrımcılık yapabilir. Ne bileyim, yabancı isimli mekanlardan dah yüksek vergiler alınır mesela.
Peki kapsamlı çözüm nedir?
Yanlışlık insanların algısında ve yaratılan olumsuz ortamdadır. O zaman bu algının kırılması ve halkın tamamının diline tekrar saygı duyması , adını “Ayşe” diye yazmaktan çekinmemesi lazım. Zamanında Türk Lirası’nın itibarı için yapılan kampanyaların bir benzeri Türkçe için de yapılabilir. Bu konuda en büyük görev medyaya düşüyor çünkü insanlar televizyonda neyi görürse ona özeniyor bu çok aşikar. Toplumun örnek aldığı erkanlarda sık görünen kişiler dillerine karşı daha duyarlı olmalılar. Bu tarz insanlar yok değil, Kenan Işık, Nebil Özgentürk, Hakkı Devrim gibi dil konusunda hassas insanlar var ama sayıları fazla değil.
Türkçe karşılık türetme konusuna gelirsek Türk Dil Kurumu birçok başarılı örnekte olduğu gibi halktan kabul görecek karşılıklar bulmalı. Yeri gelmişken belirteyim TDK hakkında bazı şehir efsaneleri var, dil konusu açıldığında kulaktan dolma bilgilerle muhalefet etmeyi seven tipler hemen bunları örnek verir. TDK otobüse oturgaçlı götürgeç , lokantaya sosyal otlangaç, CD ye yoğun tekerlek demiştir! Kaynak? Arkadaştan duydum. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bunlar yalan, bunları türetip ortalığa salanlar olmuş ama TDK bunu asla benimsememiştir, askini iddia eden beri gelsin.
Anadiline önem vermek yabancı dil öğrenmeyelim demek değildir. Anadile önem vermek yabancı düşmanlığı yapmak değildir. Anadile önem vermek milliyetçilik / ulusalcılık/ırkçılık yapmak değildir. Anadile önem vermek kapalı toplum olalalım demek değildir. Bu düşünce sisteminin ürünü olan yaklaşımlarla muhalefet etmeyin lütfen. Eleştiriye açığım ama herkesin bildiği şeyleri tekrar tekrar birilerine anlatmaya üşeniyorum açıkçası.
Son olarak Tayyip Erdoğan’dan Doğu Perinçek’e kadar herkesin Atatürkçü olduğunu iddia ettiği bir ülkede O’nun bir sözüyle noktayı koyayım;
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki; bu dil şuurla işlensin