5

Onu Bunu Bırak da Bi Besim Tibuk Vardı o n'oldu ?

Posted by Trevanian on 14:08 in ,


En sıradışı siyaset adamlarından biriydi Besim Tibuk. Amblemi Yunus olan LDP ( liberal demokrat parti) nin kurucusu ve genel başkanıydı. Sonradan kayboldu ortadan, siyaseti bıraktı. Tipik bir liberal olarak devlet küçülsün, elini eteğini çoğu yerden çeksin, hantallıkdan başka bir şey getirmiyor görüşünün üzerine inşaa etmişti siyasetini. Kayda değer bir oy hiçbir zaman alamadı ama onun ilginç önerileri ve garip protestoları hafızalarda resmen yer etti.

En başta " Ofsayt kaldırılsın, kaleler büyütülsün, millet gole doysun maliyeti olan birşey değil neticede" diyordu. İktirada gelirse ofsaytı kaldıracağını vaadediyordu :)) Fifa'ya da 2 defa mektup yazmış bu konuda. Kalelerin büyütülmesini biz de tartışıyoruz ama ofsaytı kaldırmayı düşünmüyoruz diye geri dönmüşler adama :))

Kabotaj Bayramı'nda üzerinde "Sabotaj Bayramı" yazan siyah bir çelenkle bir devlet kurumunun önünde görünmüştü bi ara..

Bir de "Fenerbahce sezon başında şampiyon ilan edilsin diğerleri ikincilik için yarışsın. Ülkenin çoğu Fenerbahçe'li ve bu yüzden mutsuz" çıkışı var ki beni benden almıştır yani .....

"Türkiye'yi kara para cenneti yapacağız, para gelsin de nerden gelirse gelsin bize ne... Paranın akı karası olmaz" diyordu bi tv programında...

|
2

29 Mart İdda Tahminlerim :)

Posted by Trevanian on 12:00

Son 24 saatteki gündemi milli maç ve yerel seçim işgal etti. Sonuçları kendi açımdan daha bi heyecanlı hale getirmek için bu ikisini bir potada eritip, yerel seçimleri iddaacı yaklaşımıyla ele alayım dedim. Buyrun kuponum;
İstanbul : AKP

İzmir : CHP


Ankara : 0-2 çifte şans AKP ama uzak durun bu maçtan süprizlere gebe :))


Eskişehir : İlk yarı DSP Maç Sonu DSP ; günün en garanti maçı

Adana: MHP; Aytaç Durak'tan süpriz bekliyorum. Riskli maç yalnız

Diyarbakır : DTP ; üst bile olur yani


Sivas : BBP ; yaşanan elim kazadan sonra halk duygusal davranır gibime geliyor...

Kayseri: % 100 AKP

Kütahya: Memleketcağzımda da favori AKP plase MHP ....

Ayrıca alt liglerden ;

Üsküdar : SP ( Yılmaz Bayat'ı arııyor millet)

Şişli: DSP; Sarıgül rekor peşinde, ev ev gezmiş manyak

Beşiktaş ve Kadıköy : CHP

Beyoğlu : AKP

|
4

Arama Kurtarma Rezaleti

Posted by Trevanian on 13:56

33703

 

Tarih 19 Ocak 2009… Uludağ’da  snow board yaparken kaybolan üniversite öğrencisi  Ümit Özgen hayatını kaybetti.  Çocuk kaybolduktan 14 saat sonra öldü. Ekipler ona 11 saat sonra ulaştılar. Ailesini aradı, arkadaşlarını aradı mesaj çekti “1 saate donarım, helikopter yollayın, işaret fişeği atın” dedi. Dinletemedi… Seri ihmaller, bürokratik hantallık ve sorumsuzluk gencecik bir çocuğun hayatına mal oldu. Ailesi çok didindi ihmale dikkat çekebilmek için ama seslerini fazlaca duyuramadılar.

25 Mart 2009… Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişiyi taşıyan helikopter düştü. Enkazın yeri 47 saat sonra tespit edildi. O da görevli kurumlar tarafından değil köylüler tarafından.  Altı can göz göre göre gitti. İhmalle başlayıp, beceriksizlikle devam eden ve acizlikle sonuçlanan bir süreç.

Kandil dağını BBG evi gibi izleyebildiğini iddia eden, herhangi bir insanın telefonunu canı istediği zaman dinleyebilecek teknolojik donanıma sahip olan devletin arama kurtarma işinde bu kadar aciz olması kabul edilebilir mi?  Birileri işini iyi yapmıyor. Sadece en tepedekiler değil her kademede bir ihmal var. 47 saat içinde enkaz yeri tespiti yapamayan, uğraşmasına rağmen beceremeyen bir yapı. Bu yanlışlıkların düzelmesi için illa ki önemli birilerinin mi mağdur olması lazım? 

Uludağdaki olaydan sonra organize ve düzgün bir aram kurtarma sisteminin olmadığı teknolojik donanımın ve o donanımı hakkıyla kullanacak çalışanların olmadığı ortaya çıkmıştı. O zaman bu işin üzerine eğilselerdi bugün bunlar olmazdı. Kazada hayatını kaybeden herkese Allah rahmet eylesin, inşallah bu sefer birilerini dersini alır işini iyi yapmaya başlar artık.


|
4

Çoktan Seçmeli Zihniyet

Posted by Trevanian on 17:30 in ,

 632

Çözüm üretmiyoruz. Bize sunulan çözümlerden seçmek daha kolayımıza geliyor. İlkokul çağlarından beri hepimiz böyle yetiştirildik. Kafa oraya güdülenmiş. Bir şıkkı işaretleyip kaçmak en kolayımıza geliyor. Ama sorunlar çözülmüyor işte. 

29 Mart’da seçim var. Ankara’da Gökçek mi Karayalçın mı ?  al birini vur ötekine, ikisi de kof. X şehir de A mı B mi ? Seçin birini bakalım. Hiçbiri diyebilen kaç kişi çıkacak merak ediyorum. “İçlerinden en iyisi buydu”  diye oy verenleri sevmiyorum. Kafanda hangi fikirlerle yoğrulmuş olursa olsun bir doğru olmalı ve ona hiçbirisi uymuyorsa hiçbirine oy vermemelisin bence. Oy kullanma demiyorum, gerçekten inandığın bir aday yoksa BOŞ at  diyorum. Birini seçmek zorunda değilsin diyorum. Bugüne kadar oyların % 20 si 30 u boş atılmış olsa siyasette mutlaka  farklı açılımlar ortaya çıkardı.

Toplumun geneli olarak ne istediğimizi bilmiyoruz çünkü ne istediğini bilmek birşeyler üzerine düşünmek demektir. Düşünmek zor geliyor. Hal böyle olunca basit nedenlere dayandırarak şıklardan birini seçiveriyoruz. Sırf A seçilmesin diye B ye oy atıyoruz. B de adidir ama A kadar değil diyoruz. Hepsi çalıyor kardeşim en azından C iş de yapıyor diyoruz. İş şikayet etmeye gelince en çok da politikacılardan şikayet ediyoruz sanki onları başkası seçmiş gibi.


|
11

Faşizm Ölmedi İçimizde Yaşıyor

Posted by Trevanian on 18:36 in ,

 

104125

Faşizm bir ideoloji ve yönetim anlayışı olarak II. Dünya Savaşı'ndan sonra tarihe gömüldü. Hitler , Mussolini ve Franco lanetlendi. Bugün bu adamların fikirlerinin taklipcisi olan marjinal bir azınlık var sadece.

Aleni olan faşizm bitti bitmesine de faşist zihniyet ve onun Ötekine yaşama hakkı tanımayan, farklılıklara tahammülsüz, kendi gibi düşünmeyeni düşman belleyen hastalıklı düşünce sistematiği hala varlığını sürdürüyor.

Faşist sadece Hollywood filmlerindeki gibi koluna malta hacı dövmesi yaptırıp elinde levyeyle zencileri kovalayan ya da kendi ırkının üstün ırk olduğunu hareretle savunan insan değildir.

  • Her fırsatta Mevlana'yı  Yunus'u çıkarmış bir toplum olmakla övünen ama onların bir cümlesini bile içselleştirememiş olan, öldürülen sırf gayri müslim bir "Ermeni" olduğu için ses çıkarmayan hatta içten içe Samast'lara sempati duyan arkadaşım senin yaptığın faşizmdir.  Yunus'u anlasaydın böyle düşünmezdin....

'Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan
Halka müderris olsa hakikatte asidir'
 

 

  • 3a27f81633

 

  • Sırf Güneydoğulu veya şivesi farklı diye bir insana potansiyel terörist gözüyle bakan, öyle muamele yapan, esnafsa başka esnafdan alışveriş yapan  sonra da çıkıp Türk- Kürt kardeştir nutukları atanlar bu yaptığınız faşizmin ta kendisidir.

  • Sadece etnik kökene dayalı siyaset yapan ve Avrupa'da hiçbir ülkede faaliyet göstermesi mümkün olmayan, eşkiyalık yaparak oy toplayan  DTP belki de ülkedeki en faşist partidir. 

  • Dünyanın herhangi bir ülkesinde meydana gelebilecek hırsızlık/tecavüz/şiddet olaylarını fırsat bilip “biz Türkler hala göçebelikten barbarlıktan kurtulamadık.”  diye ortaya çıkarak Batı’dan Aferim bekleyen gazeteci/romancı tayfa faşizmin bayrağını sallandırmaktadır.

  • Stad çevresinde  üzerinde Öteki takımın forması var diye birini sıkıştırıp tartaklayan taraftar arkadaşlar bu yaptığınız faşizmin alasıdır.

  • Türk kültürüyle Türkiye Cumhuriyeti'yle  hiçbir şekilde muhattap olmamış Colin Kazım'ın, Mustafa İzzet'in Milli Takım'da oynamasından rahatsızlık duymayan ( ben de duymam buraya kadar bi terslik yok) ama 5 yıl Türkiye'de yaşamış dilimizi öğrenmiş, kültürümüzden nasibini almış Marco Aurelio'nun Mehmet olup Milli formayı giymesini hazmedemeyenler. Her ne kadar cümlerinize "ben ırkçı değilim ama.. " diye de başlasanız fikirleriniz faşisttir.

7300_6943_B_aurelio_001B

  • Kapalı kızlara saygılı davranıp mini etek , dar kot veya şort giyen kızlara hafif meşrep muamelesi yapan, laf atmakta beis görmeyenler  sizin yaptığınızın faşizmdir.

  • Türban/ Başörtüsü takan insanlarla oturup iki laf etmeden ve fikirlerini almadan  sen gericisin, art niyetlisin, çağdışısın diye onları damgalamaya kalkan medeni kardeşim bu faşizmdir.

  • Kıyafet serbestliği olan üniversitelere kendi inançlarının gereği olarak başlarını örten kızları almayan, onları Ötekileştiren , ikna odaları kurup psikolojik baskı yapan akademisyenler, mesleğine ihanet eden hukukçular, bu dayatmalara ses çıkarmayan,çanak tutan siyasiler bu yaptığınız faşizmin dikalasıdır.

oss-turban-yasagi

  • Başbakan Mersin'e geldiğinde daha önce Erdoğan'la atışan çiftçiyi hiçbir gerekçe göstermeden o gün arıza çıkarmasın diye gözaltına aldıran emniyet müdürü faşisttir.

  • Reis meyis gibi türlü ünvanlarla havaya girip el ele gezene, oruç tutmayana, sol/sosyalist faaliyetlerde bulunan gençlere  saldıran , döven veya sözlü/psikolojik baskı yapan arkadaşlar sizin yaptığınız da faşizmdir.

  • Üniversiteler'de, Yurtlar'ta, kantinde sizin ideolojinize ters bir konferans, söyleşi, etkinlik düzenleyen bildiri dağıtan "Ülkücü" gençi/gençleri  "Fasişt" yakaladım deyip  soplarla taşlarla komaya sokan Devrimci/Sosyalist arkadaşlar sizin yaptığınız da faşizmdir.

  • Solcu’yuz diye devleti kendine düşman edinip kaldırımdan söktüğü taşla polise saldıran, esnafın camını çerçevesini indiren arkadaşlar faşizmi uzaklarda aramayın, aynaya bakın.

Uzun lafın kısası insanlar içine doğdukları millet/dil/ırk/çoğrafya  dolayısıyla aşağılandıkları veya onore edildikleri; ideolojik/dini /sportif/sosyal TERCİHlerinden ötürü şiddete maruz kaldıkları; zevkleri /alışkanlıkları/hobileri yüzünden Ötekileştirildikleri sürece faşizm bitmez, sadece şekil değiştirir….


|
3

Kaçak Yayın

Posted by Trevanian on 17:45 in ,

 Eski sayıları geçti elime geçen dergileri kurcalarken. Tüm gazetelerde aynı haberlerler sadece yorumlar farklı. Haber bültenleri keza öyle. Bu tek düzeliği bozan, aykırı, bağımsız biraz da arızalı dergilerden biriydi Kaçak Yayın.

Maşallah dediğim 3 gün yaşamaz benim. Ben takip etmeye başladıktan sonra 9-10 sayı ya çıktı ya çıkmadı dergi yayından kalktı… Eski sayılarını aradım geçen, sorduğum hiçbir sahafta bulamadım…

Kriz vurdu, tirajı düştü, zaten tiraji hiç artmadı derken bir dünya dergi yayın hayatından çekildi sessiz sedasız son bir iki yılda…

        

  (Kapakta Gazze’de İsrail askerlerine taş atan adam Edward Said bu arada)

11972015_0

 

kacakyayin


|
4

Gel,Gel, Ne Olursan Ol, Gel

Posted by Trevanian on 16:21 in

Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel!
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!

Mevlana'yla özdeşleşen bu dizeler Mevlana'ya ait değilmiş. İlk kez İlber Ortaylı'dan duymuştum bunu. Sonra şöyle üstünkörü bir araştırdım Abdülbaki Gölpınarlı'dan İskender Pala'ya kadar sözüne itibar edilirherkes bu sözlerin Mevlana'ya ait olmadığı konusunda hemfikir. Dizeler Ebu Said Ebu'l Hayr'a aitmiş aslında.



|
1

Çanakkale'de Ruslar'a karşı mı savaştık Japonlar'a karşı mı?

Posted by Trevanian on 06:37 in ,
Üfürükten Prenses'in Çanakkale Savaşı hakkındaki yazısını okuduktan sonra ne kadar kof bir tarih bilincine ve bilgisine sahip olduğumuzun vesikası olan bu vidyoyu aradım buldum... Geçmiş yıllara ait bir görüntü.... Hep düzmece olduğuna inanasım var ama...


|
0

18 Mart

Posted by Trevanian on 00:29 in

Bugün 18 Mart… Tarihimizin en anlamlı zaferlerinden Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl  dönümü. Devletin en tepesinden sokaktaki  insana kadar herkesin benimsediği, özümsediği  ender günlerdendir bugün.

Yalnız 18 Mart 1918 de Deniz Zaferi’yle savaş sona ermez aksine yüzbinlerce can alan kanlı KARA savaşları başlar bu tarihte. En kanlı çatışmalar Anafartalar’da, Kanlısırt’ta,Ertuğrul Koyu’nda, Settül Bahir’de, Arıburnu’nda, Conk Bayırı’nda meydana gelmiştir. Bugün hala anlatılan Türk- Anzak askerleri arasındaki  ilişkiler hikayeler, birbirine 3-5 metre uzaklıktaki siperler, tarihin akışını değiştiren taktik hamleler, 57. Alay kısaca Çanakkale Savaşı denince aklımıza gelen çoğu şey Kara Savaşları’na aittir aslında. 

keysor_a04013_lge 

Buradan bambaşka bir konuya atlamak istiyorum. Çanakkale Zaferi Türkiye, İslam coğrafası, Rusya ve Dünya tarihi açısından çok büyük öneme sahip. Şimdi Vietnam’da savaş kaybeden ABD de en kalitelisinden en kalitesizine kadar onlarca belki yüz civarı  film ve belgesel var. Şöyle bir baktığımda Çanakkale hakkında çok az film var ve bunlar da genelde çok profesyonel işler değil. Edebi yönden biraz daha iyi durumdayız. Çanakkale’yi ele alan çok sayıda kitap var ama bunların da bir çoğu aynı konular etrafında dönüp duruyor. Yani yazılı olarak da enine boyuna ele almamışız.

En cahilinden en okumuşuna kadar tembel bir toplumuz. Attık mı mangalda kül bırakmıyoruz. Ama akademisyenlerimiz, tarihçilerimiz,  sinemacılarımız tembel, politikacılarımız sorumsuz ve bilgisiz.

Şimdi Hollywood’un dandik Vietnam filmleri tadında  “biz şöyle acayip savaştık , İngilizleri şöyle perişan ettik, süperiz lan biz”  tarzı filmler çekilsin demiyorum tabi ki. Ama ortada 400bin civarı insanın hayatını kaybettiği büyük bir savaş var. Bu savaşın askeri, psikolojik , sosyolojik yönleri var. Bir milletin onur mücadelesi ve hemen hemen yetişmiş tüm beyinlerini yedek subay olarak kaybetmesi var. Bizim bu savaşı askerlerin günlüklerinden, mektuplarından başlayıp komutanların hamlelerine, spikolojilerine kadar her yönden didik didik etmemiz herşeyini kurcalamamız lazım. Onlarca roman yazılmış, onlarca film ve belgesel çekilmiş olması lazım.

Bir diğer husus şehitliklerimiz ve anıtlar. Birçoğunu sanırım İngilizler ve Anzaklar gelip kayıplarının anılarına anıtlar ve şehitlikler yapınca utancımızdan yapmışız. Ne bileyim Anzaklar’ın hiçbir zaman ulaşamadığı conk bayırının zirvesinde  tam ortada Anzak Anıtı var.  Biz de bir tane yapalım demişiz galiba ve yanına yamaçda emanet gibi duran bir Atatürk Anıtı koyulmuş sonradan.

anzak_ant_nk.

Bugün Gelibolu’nun simgesi haline gelen Çanakkale Şehitler Anıtı’nın yapımı defalarca para olmadığı için durdurulmuş ve Milliyet’in organize ettiği bir bağış kampanyasıyla toplanan paralarla bitirilmiş.

Yaptığımız anıtların şehitliklerin bile altında İngiliz ve Anzaklar’dan eksik kalmamak var. Yoksa Şehitlere ve orda çarpışan gazilere hürmetten, saygıdan, minnetten kaynaklanmıyor çoğu. Onlar yapmasaydı biz de çoğunu yapmazdık gibi geliyor. 

canakkale-sehitlik-aniti-770592974-buyuk 

Son olarak  Mehmet Akif’in en az  Bedir’de şehit olan sahabeler kadar şanlı gördüğü Çanakkale Şehitleri’nin ruhu şad olsun diyorum.


|
5

Sevmiyorum Seni Sütoğlan, Babanı da Sevmezdim Zaten

Posted by Trevanian on 04:13 in

Hıncal Uluç'dan bahsediyorum. Birşeyi de bilme be kardeşim. Atletizmi, futbolu, basketbolu herkesden iyi biliyormuş gibi yorum yapıyor. Haddini bilmiyor en başta.

Kahvedeki bir vatandaşdan daha derin bir futbol bilgisi yok. Hayatında spor yapmamış, futbol oynamamış , teknik taktik eğitimi almamış ama inanılmaz bir özgüven var... En tehlikeli insan modeli. Tek bildiği sporlculara, antrenörlere, yöneticilere, kulüplere, hakemlere hakaret ederek, onları aşağılayarak gündem oluşturmak.

Sırf yaşı ilerlemiş, bir işi uzun yıllar yapmış diye duayen, üstad gibi sıfatlarla donatılıp kutsanan adamlara uyuz oluyorum. Futboldan zerre kadar anlayan, Hıncal'ın futboldan zerre kadar anlamadığını anlar. NTV gibi bir kanala da hiç yakışmıyor bu adamı hala konuşturmak. Kurtlar vadisindeki Muro ve Çeto'nun devrim muhabbetlerini anımsatıyor bana Hıncal başkan ve Haşmet'in futbol muhabbetleri.

"Hoşlanmıyorsan, kaale alma, izleme kardeşim" diyeceksiniz haklı olarak. Okumuyorum,izlemiyorum allah canımı alsın ama bir şekilde karşıma çıkıyor adam.Bela gibi...

Geçen UTAH- ORLANDO maçını izlerken "90 dakika" reklamları çıktı arada. Bülent Korkmaz'a giydirdikçe giydirmiş. Ben Fenerliyim, Bülent'inde futbolculuğundaki tavırlarını sevmeyen bir insanım. Ancak "GS yı bilmiyor, korkak.." diyor Bülent'e 10 saniyelik görüntüde. Programda daha neler dedi allah bilir.

Hıncal Uluç SÜTOĞLANdır benim gözümde... Sevmiyorum seni sütoğlan abini de sevmem zaten... Çıkın ulan hayatımdan....

|
3

Paranoya

Posted by Trevanian on 00:58 in

Arkadaşım eve bir geldi suratın sol tarafı kıpkırmızı... N'oldu? dedim. "Hayatımda ilk defa bir kadından tokat yedim" dedi.Bir süredir takıldığı bir kız vardı ondan yedi sandım.

Bahsi geçen arkadaş hayatı boyunca hep biryerlere geç kalmış bir insandır. O yüzden acelesi olsa da olmasa da hep hızlı hızlı yürür. O gün biraz da yağmurun etkisiyle caddeden hızlı adımlarla geliyormuş. Saat gece 11 civarı aşırı geç bi saat de değil ama cadde biraz ıssızmış. Neyse, bizimki gelirken önünde yavaş yavaş yürüyen otuzlu yaşlarında bir bayanı sollamaya çalışmış. Bizim eleman yaklaşınca kadın hızlanmaya başlamış. Soldan geçmeyi denemiş kadın sola geçmiş, sağdan geçmeyi denemiş kadın sağa geçmiş. Bizim ki atak yapıyor kadın yol vermiyor, Mika Hakkiken -Michael Schumacher kapışmaları gibi bir sahne var tahminim... Sonra kadın durmuş sol yanından geriye dönmüş ve sol eliyle ÇAAAT diye suratının ortasına tokatı giydirip olay yerinden koşarak uzaklaşmış. Bizim ki kilitlenmiş kalmış. Ne birşey diyebilmiş ne de bir hareket yapabilmiş, tokadı yediğiyle kalmış yani.

Garibim " Ne bir kız arkadaşımdan ne öğretmenlerimden... hatta annemden bile tokat yememiştim ben bugüne kadar. İlk defa bir kadından tokat yiyorum. O da tanımadığın delinin biri" dedi.

Biz buna bolca güldük. Sonra bu hikaye öbür evde nasıl anlatılıyor acaba diye düşündük. Muhtemelen şöyle birşeydir;

" Sapığın biri beni takip etmeye başladı... Hızlandım, o da hızlandı. Sola geçtim geçer gider belki diye o da sola geçti, sağa geçtim sağa geçti. Ne yapacağımı bilemedim. Sol yanımdan dönüp tokadı bir geçirdim ve kaçmaya başladım. Tokadı yiyince dondu kaldı sapık. Korktu herhalde. Ben hayatımda ne kocama ne cocuklarıma tokat attım bugüne kadar. İlk defa bir erkeğe tokat atıyorum o da sapığın biri. Zaman kötü. Sokakta bile rahat yürüyemiyoruz. Devletin bişeyler yapması lazım canım, olmaz böyle.."


|
0

Efsane Goller.

Posted by Trevanian on 01:11 in ,

Yalnız bunlar rakip kalelere atılanlar değil... Emre Toraman kendi kalesine 2 gol attı dün 2-1 maçı kaybetti Eskişehirspor... Haberi okuyunca aklıma zamanında İngiltere'de maçda kendi kalesine 2 gol atan 1 topu da direkten dönen Sinclair geldi :) Ben de en güzel gollerden oluşan bir video paylaşayım dedim...

Recep Çetin'in Malmö'ye attığını gölgede bırakacak , Edu'nunkilerin rakip bile olamayacağı gollerden bir demet buyrun;

Not:Müzik vidyonun ortasında bitiyor... Vidyonun sesini kısıp kendi müziğiniz eşliğinde izlemenizi tavsiye ederim..





|
2

Vedat Özdemiroğlu

Posted by Trevanian on 17:26 in ,

Leman’da yazardı zamanında şimdi Uykusuz’da yazıyor. Kelimelerle çok güzel oynayan ve değişik bir mizah anlayışı olan komedyenimiz. VÖSYM ve gülmekten karın kası yaptıran Selam Dünyalı Ben Türküm gibi kitapları da vardır. Sağlam da bir BJK taraftarıymış kendisi. Espirilerinde de hissettirir bunu ara sıra.

Şu ara Flexi reklamlarında uyuz komşu olarak çıktı karşımıza. Pek sözlü performans insanı değil aslında, yazmak ona daha fazla yakışıyor ama ben beğendim reklamları. Hele “Komşuluk ilişkileri ne güzel ölmüştü, ne ara canlandı? “ lafı bitirdi beni….


|
0

Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb

Posted by Trevanian on 23:47 in , , ,

u9i2a4uqkjp9_1024

1964 yapımı Stanley Kubrick filmi. Soğuk savaş dönemini müthiş bir zekayla eleştiren ve dalga geçen sinema tarihinde kara mizahın en seçkin örneği olarak yerini almıştır bana göre.

Filmin konusunu kısaca özetlersek;

Soğuk savaş döneminde ABD nin ruh hastası bir komutanı Jack D. Ripper üslerinden ve Başkan’dan habersiz olarak Ruslar’a nükleer bir saldırı emri verir. Bir saat içinde onlarca ABD uçağı Rusya’nın muhtelif yerlerine nükleer bomba yağdıracaktır. Bu saldırıyı durduracak tek adam olan Ripper intihar eder. Tarihe adının Hitler gibi yazılmasını istemeyen ABD lideri Rus Başkan Dimitri’yi arar ve kafa kafaya vererek bu saldırıyı önlemeye çalışırlar çünkü Ruslar da Doomsday Device adında bir savunma mekanizması geliştirmişlerdir. Rusya topraklarına yapılacak bir nükleer saldırı sırasında otonom olarak devreye girecek ve dünyada canlı bırakmayacak nükleer bir savunma sistemidir ve birkaç gün içinde dünyaya tanıtılması planlanmaktadır.

dr-strangelove1

Peter Sellers inanılmaz bir adam. Eski nazi devşirme bilim insanı Dr. Stangelove, ABD Başkanı ve D. Ripper’ın yaveri Yüzbaşı Mandrake’yi, 3 farklı karakteri canlandırıyor filmde ve üçü de birbirinden efsane. Ayrıca George Scott’ın oyunculuğuyla hayat verdiği General Buck Turgidson karakterinin yaklaşımları, mimikleri ve tavırları acayip komik. Turgidson ve Ripper karakterleriyle ABD’li komutanların o dönemli komünizm algısıyla ve paranoyasıyla sağlam kafa buluyor Kubric.

Film özünde soğuk savaş döneminde Ripper gibi delinin biri çıksa nelere sebep olabileceğini sorguluyor. ABD ve SSCB nin o dönemki sidik yarışıyla ve denge politikasıyla da şahane bir şekilde dalga geçiyor. ABD ve SCCB başkanları arasında telefonda geçen bir “üzgüm “ geyiği var ki inanılmaz ;

-Ben de üzgünüm, Dimitri

-Tamam, sen benden daha çok
üzgünsün, ama ben de üzgünüm.

-Benden daha çok üzgün olduðunu
söyleme.

-Bende en az senin
kadar üzgün olabilirim.

Finalde Peter Sellers’ın Dr. Stangelove karakteriyle şovu başlıyor resmen. O nazi günlerinden kalan siyah eliyle mücadelesi, “Mein Führer” ler… İnsanoğlunu devam ettirme projesi karşısında Turgidson’ın absürd yaklaşımları…

Tüm zamanların en efsane filmlerinden biridir Dr. Strangelove. Komedi filminden Cem Yılmaz şovlarındaki gibi saatlerce karnını tuta tuta gülmeyi anlayan insanları hayal kırıklığına uğratabilir onu baştan söyliyelim. Kara mizahtır, yüksek zeka ürünü göndermelerle dolu bir filmdir. Bir dönemin aptal yöneticileri ve yönetim anlayışını hedef alır. Alın, izleyin, arşivleyin ve arada bir çıkartıp tekrar izleyin derim.


|
3

Windows Live Yazar

Posted by Trevanian on 04:39 in

Untitled

Windows Live da yeni keşfettiğim blog yazarlarına hitap eden bir uygulama… Ne zamandır var bilmiyorun ama benim gibi şimdiye kadar bihaber olanlar için kısaca bahsedeyim.

Yazılarınızı bloggerda hazırlayıp yayımlamak yerine bu uygulamada oluşturup isterseniz direk yayınlar isterseniz taslak olarak kaydedip blogger a yollayabilirsiniz. Blogger da olan her şey var üstüne bazı güzellikleri de var…

1. Yazılarımızı direk varolan temanızın üzerinde hazırlayabiliyor ve önizleyebiliyoruz. (Yukarıdaki fotoğraftaki gibi )

2. Tablo oluşturma ve harita ekleme şansımız var

3. Yazı tipi ve biçimlendirmede daha bol alternatifimiz.

4. Resimlere kırpma, boyutlandırma, efekt ekleme gibi çeşitli müdahalelerde bulunabiliyoruz.

Dahası da vardır belki. Şimdilik benim bunlar dikkatimi çekti. Bi kurcalamak isteyen varsa buyrun indirin aşağıda bağlantısı;

http://download.live.com/writer


|
1

Bu adama dikkat! Mehmet Bekaroğlu

Posted by Trevanian on 19:49 in , , , ,

Tüm basın ve Türkiye Kılıçdaroğlu Topbaş çekişmesine odaklanmışken benim dikkatimi en fazla çeken Saadet Partisi adayı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu oldu.

Recai Kutan'ın kene vakalarında Türkiye'yi turistik amaçla gezen, yaş ortalaması 60-70 civarında olan İsrail'li kadınların parmağı olabileceğini iddia etmesinden beri Saadet Partisi'ni ciddiye almam. Fakat Mehmet Bekaroğlu alışık olduğumuz türden bir milli görüşcü değil.
Kendisi psikiyatris ve özellikle 12 Eylül döneminde cezaevlerinde görev almış ve işkenceyle elinden geldiğince mücadele etmiş birisi. O'nu Ertuğrul Günay'la birlikte siyasi hayatımıza büyük katkıları olabilecek "Müslüman Sol" hareketinin kuran kişi olarak tanımıştık. Ertuğrul Günay'ın AKP'ye geçmesiyle bu proje de rafa kalktı. Gündem " Kılıçdaroğlu Topbaş'a karşı" haberleriyle dolup taşarken en çarpıcı ve farklı söylemler Bekaroğlu'ndan geldi ve malesef medyada yeterince yankı uyandırmadı bu sözler. Bekaroğlu demiş ki;

"Otobüs durağında yağmurlu ve soğuk havada tir tir titreyerek bekleyen başörtülü bir kadın. Minik oğlunun minik elinden tutmuş otobüs bekliyor. İş çıkışı. Otobüsler kalabalık. Biri geliyor diğeri gidiyor. İnsanlar kapılardan taşıyor. Binemiyor kadıncağız.

Öyle çaresiz bekliyor. Biraz sakinleşsin de binip evine gidebilsin. Tam o sırada otobüs durağının önünden kocaman bir jip geçiyor, durağa çamur sıçratarak. Jipi kullanan kişi türbanlı bir kadın. Rengarenk türbanı, makyajı ve pahalı giysileriyle neşe içinde sıcacık jipinde!

İkisi de örtülü iki kadın. Ama biri fakir, öteki zengin. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dediği gibi, zengin olmak suç mu!

Madem zenginiz göstermeliyiz, değil mi? Alabildiğine teşhir etmeli, ne çok paramız olduğunu bulabildiğimiz bütün yollarla herkeslere göstermeliyiz. Göstermeyeceksek o zenginliğin ne anlamı var!

Bir zamanlar mazlumiyetin ve mağduriyetin simgesi olan başörtüsü artık mağruriyetin, kudretin ve teşhirin simgesi.”


Vatan'da yayımlanan söyleşisinde;


"Başbakanımızın Peres’e kükremesinden ben de gurur duydum. Ama sadece Gazze’de katliam olmuyor. Yanıbaşında Tuzla’da ölen 120 işçiyi nasıl görmezden gelirsin! Hangi vicdana sığar, ’Piyasa böyle deyip, sermayeden yana tavır almak?"

"Bin 300 insan Gazze’de, 1.5 milyon insan Irak’ta, 120 işçi Tuzla’da katledildi. Başbakan, bir tek Gazze için ağladı! Irak’ta ölenler için tek bir laf çıkmadı ağzından. Çünkü öldüren büyüktü, ABD’ydi. Peki ya Tuzla’da ölenler? Sanki yokmuş gibi davranıyor. Çünkü onları da pek savunduğu serbest piyasa öldürdü. Şimdi ben ’Başbakanım siz de işçileri öldürmeyi çok iyi biliyorsunuz’ desem çok mu ağır bir şey söylemiş olurum. Elbette öldürmek değildir niyetleri. Ama siz her şeye parayla bakarsanız bu sonuç çıkar
"

"Dindarım demek yetmez, dürüst de olmak gerek. Soruyorum dindar işverenlere, ’Yanında çalıştırdığın işçiye 500 lira maaş vermek hangi vicdana sığar? Sigortasını bile yaptırmayıp, nasıl rahat uyursun?’ Diyorlar ki; ’Ne yapalım, piyasa böyle!’ Dindarı da, dindar olmayanı da aynı şeyi savunuyor...
Halbuki dindar insanın hak anlayışı olması gerekiyor. Hadis var, ’Alnının teri kurumadan hakkını veriniz’ diye
."

Kanal 7 söyleşisinde;


"Fakat bana göre dinin, namaz ve oruç kadar, hatta topluma taalluk ettiği için daha da önemli şartları var. Onlar ihmal ediliyor.

Nedir bu şartlar?

Mesela adalet… Yanınızda çalışan insanın hakkını kendisine teslim etmek. İşçisinin maaşını piyasaya göre veriyor. Adalet ilkesine göre belirlemiyor. İsraf… Müslüman olmayan zengin de aynı yollarla, banka faizi, yatırım şu bu gibi yollarla para kazanıyor. Beş yıldızlı otelde kılıyor. Bir Müslüman da namazını kılıyor. İbadetlerini yapıyor. Ama o da beş yıldızlı otelde kalıyor. İçki yok. Yüzdüğü havuz ayrı ayrı vesaire… Ama diğer taraftan israf… Alabildiğine var. Açık büfelerde yemekler kırk çeşit. Tıksırıncaya kadar yiyorlar. Kolalarını içiyorlar. Akşam uzanıp televizyon izlerken Filistin’den manzaraları görüyor. Affedersiniz tam de “geğirirken” internetten EFT ile 100 dolar yardım yapıyor. Sonra da rahatlayıp yatıyor. Olay budur. Bu başörtüsü açmaktan da çok daha tehlikeli vahim bir şey. Çünkü bu vicdanları götürüyor. Değiştiriyor. Bozuyor. Başörtüsü bugün takmaz yarın takar. Namazı ihmal eder. Kaza yapar. Birleştirir kılar. Kılmaz. Ayrı bir şey. Ama bu toplumu kaydırıyor. İsraf ve adalet."

AKP nin yaptığı erzak , kömür vs yardımlar için;

Hükümeti sadaka veriyor diye suçluyorlar. Tayyip Bey de, ’Ne olmuş, sadaka bizim kültürümüzde var’ diyor. Doğru söylemiyor. Sadaka insandan insana verilir. Devlet, insana sadaka vermez. Bu ülkede yaşayan herkesin onuru kırılmadan çoluk çocuğunun rızkını karşılayabileceği iş ortamlarının oluşturulması için çalışır. Oysa siz uyguladığınız politikalarla insanları perişan ettiniz, 2001 krizinden bu yana milyonlarca insan işsiz kaldı. IMF’nin dayatmasıyla aldığınız kararlardan dolayı pancardan, ayçiçeğinden, çaydan, fındıktan geçinemeyenler hep büyükşehirlere göçtü. Siz de aç, perişan insanları köle işçi olarak çalıştırıyorsunuz Tuzla tersanelerinde. Can pazarlarında çalıştırıyorsunuz, aç bırakıyorsunuz. Bütün bu kaynakları çokuluslu şirketlere peşkeş çekiyorsunuz, ondan sonra insanlara erzak paketleri gönderiyorsunuz. Bir baba düşünün, utancından erzak kuyruğuna gidemiyor, karısını gönderiyor.

AKP 2002 yılında kuruldu ve o günden beri siyasi arenada Deniz Baykal basında Emin Çölaşan , Bekir Çoşkun, Tuncay Özkan gibi minik beyinli insanlar yaptıkları şuursuz muhalefetle sadece Tayyip Erdoğan'nın oyunu arttırdı. Halkın gözünde değeri olan amacı üzüm yemek olan bir muhalefete rastlayamamıştık. Bir tek Kılıçdaroğlu çıktı düzgün muhalefet eden ama O da sadece işin yolsuzluk boyutuyla uğraşabildi, neticede bir insan tek başına her yere yetişemez.

Bekaroğlu bugüne kadar yapılmış olan en derin ve en sağlıklı muhalefeti yaptı. O'nun bu çıkışları AKP yi olağanüstü rahatsız etti. Çünkü ilk defa tehlikeli bir muhalefetle karşılaştılar. Kaygıları İstanbul'u kaybetmekden değil toplumda oluşan, oluşturulan AKP paradigmasını zamanla değiştirebilecek bir tavırla karşı karşıya olmaktan kaynaklanıyor. Halkın gözünde mazlumun, ezilmişin, mağdurun partisi olan ve iktidari hükümetlerle paylaşmak istemeyen oligarşik kafalarla mücadele eden bir AKP imajı var. Bu imajın yerini evlatları devlet eliyle zengin olan Unakıtanların ,okulu burslu okuyup bitirince gemicikler alan Erdoğan'ların, Almanya'da dini milli sömürü yapıp gurbetçilerin paralarını iç eden Yimpaş'ların, yoksullar için toplanan paraları götüren Deniz Fenerlerinin, pahalı jiplerle gezen başörtülülerin partisi bir AKP imajının almasından korkuyorlar sanırım.

Bekaroğlu'nun İstanbul'u alma sanşı yok en fazla AKP yi baltalar ve belki Kılıçdaroğlu'nun önünü açar biraz. Ama bugüne kadar AKP'ye yapılmayan muhalefeti yaptı helal olsun diyorum.

|
2

Sonrakini Bekleyeceğim

Bu seferki komik bir Fransız kısa filmi...



|
0

10 Munita

Posted by Trevanian on 00:12 in , , ,
2002 Avrupa'nın en iyi kısa filmi ödülü sahibi Ahmed İmamovic filmi. Çoğunuz zaten izlemişsinizdir tahminim. "One minutes" sözünün popüler olduğu şu günlerde bir de "10 minutes" diyelim bakalım.



10 minutes from Entrevagones on Vimeo.

|
0

IV. Topbaş ve I. Erdoğan

Posted by Trevanian on 13:11 in ,

Kadir Topbaş bir belediye görevlisinin rüşvet aldığı iddialarına kaşrı "Gerektiğinde 4. Murat oluruz, ondan kuşkunuz olmasın" dedi. Tayyip Erdoğan bir ara "Bizi Fatihler'le Yavuzlar'la kıyaslayın" demişti. Kendisine padişah yakıştırmasını yapan gazetecilere öfkelenen Başbakan geçen gün metrobüs açılışında boy gösteren "
Son Osmanlı Padişahı 1.Recep Tayyip Erdoğan" pankartına pek ses çıkarmadı. Kendisini az da olsa doğru tandıysak bu pankart onun gururunu okşamıştır.

İş lafa gelince her birey, her kurum demokrasiye gönülden bağlı memlekette. Ortalık demokrasi havarisinden geçilmiyor. Gel gör ki aslında herkes bir şekilde kendi kırallığını kurma ya da kurulmuş krallığını koruma peşinde. En demokrat, "Sosyal demokrat" partilerin 15 yıldır istikrarlı başarısız liderleri bile koltuğunu bırakmaya yanaşmıyor. CHP'nin başına geçtiği günden beri muhalefet olan ve ölene kadar da CHP yi birinci parti yapamacağı belli olan Deniz Baykal da krallığını korumak için en ufak bir çatlak sese bile tahammül göstermiyor , anında tasviye... Hiçbir kurumda demokrasi kültürü diye bir şey yok. Siyasette, bürokraside, sendikalarda, sivil toplum örgütlerinde hatta üniversitelerde işin ehli olanlar değil krallarına itaat edenler yükseliyor. Bir bakıma bizde "doğal seçilim" kanunları değil "negatif seçilim" kanunları hüküm sürüyor. İşini iyi yapanlar gün gelir krallarını tehdit eder diye eleniyor, yerlerine vasıfsız ama efendisine sadık, güvenilir!, tahtı tehdit etmeyen bireyler tercih ediliyor. O zaman hep beraber ne diyoruz ? "
Padişahım Çok Yaşa, Padişahım Çok Yaşa".

Böyle bir ortamda TBMM de 550 tane "
Millet Vekili" olması bile saçma geliyor bana. Parti liderleri ve bağımsızlar toplanıp versin tüm kararları. Geriye kalanların tüm yaptığı padişahlarının emirleriyle Meclis oylamalarında "el kaldır, el indir" yapmak. 550 kişiyi ölene kadar boşuna beslemesin bari bu millet. Malum ekonomik kriz de var, devir tasarruf devri.


|

Copyright © 2009 BoŞ MuHaBBeT ; Hiçbir hakkı saklı gizli değildir, ortalık malıdır