0

Mahsun Dinleyip Duygu Seline Kapılasım Var

Posted by Trevanian on 18:59 in , ,

Efendim cahilden daha tehlikeli bir insan modeli varsa o da cahilden çok değil, birkaç adım ilerde olanlardır. Kafa kıttır, beyin kıttır, zeka kıttır, birikim kıttır, fikir kıttır, vizyon kıttır... Biriktirdiği iki basma kalıp lafı bir kısım alafranga (duruma göre Osmanlıca veya Öztürkçe) sözle süsleyip konuşur ve kendini bilgili sanır. Ağzından çıkanlar da kendi fikri değil ondan bundan duyduğu ezber kalıplardır. Bundan mütevellit gördüğü duyduğu her sözü, yazıyı,fikri, insanı kıt beyninde var olan 5-10 kategoriden biriyle yaftalar. Bireyleri ve toplumları tanımak için glikoz yakmak istemez. Daha ziyade edindiği birkaç izlenimle insanları, fikir sahibi olduğunu sandığı faşis, liboş, kominis, ırkçı, din düşmanı, örümcek kafa, çağdışı gibi kalıplardan birine sokuverir. Sokmak zorundadır da. Çünkü hard diskte sadece onlarla ilgili doküman vardır. Onun dışına çıktığı zaman sudan çıkmış balığa döner, iki lafı bir araya getiremez, dili kilitlenir. Çünkü beyni üretmez, tembeldir ve daha önce hiç kullanılmamıştır.

Bu tosbağalardan her toplumun her topluluğun içinde bolca var. Çok zaman birbirinin hasmı olsalar da tartışmalarını takip ederken dikkat ettiğinizde farketdersiniz ki ikisi de aynı kıt beyin, ikiside fikirsiz, harici hard disk gibi adamlardır. Sağdan soldan yüklendikleri ve afilli sandıkları üçbeş lafı birbirine satıp güya tartıştıklarını sanırlar.


Yukarda bahsettiğim tosbağalar olur olmadık yerde ara ara çıktılar hayatta karşıma. Kimi bir tanıdığın arkadaşıydı, uzaktan/yakından benim arkadaşımdı, bazen yabancıydı vs.... Konuşmanın fayda etmeyeceğini düşündüğümden ses çıkarmadan he gülüm he deyip geçtim çok zaman. Kimi zaman da kendimi tutamayıp bazen yumuşak bazen sert bir üslupla muhalefet ettim.

Şu Biz Yapsak olayından sonra da bu tosbağalar mantar gibi türediler. Kafa aynı ezber kafa. Değişik cenahlarda saf tutmuşlar. Bir kısmı tatlı su solcusu takılıyor, bir kısmı sağduyu ve diyalog ayaklarında , biri özeleştiri gurusu, ötekisi Kara Murat Bizans'a karşı, Selahaddin Eyyübi haçlılara karşı edalarında... Üç fotoğraf ve üç satır yazıdan ibaret bir kaydı ve beni çekmedikleri yer, sokmadıkları kalıp kalmamış. Evladım, sadece başlığı okuyup niyet tavşanlığı yapacağına git blogdaki iki üç yazıya göz at, olmadı ne demek istediğimi niyetimi soran/eleştiren yorum yaz, e-posta at cevap verelim. Okumaya üşeniyorsan ses kaydı yapıp gönderelim, bak bunu bile yaparım yani.

Ama beyin eleştiri yapacak kapasitede olmayınca bok atmak kolayına gelir. Üç satır yazı ve üç fotoğrafı bir kısım kıt beyine izah edebilmek için bir kamyon laf etmek zorunda kalmak açıkcası canımı sıktı. Bu faslı burada kapatıyor, son naktayı koyuyorum. Daha üstüne söz etmeyeceğim. Kişisel olayları rafa kaldırıyorum. Zira son zamanlarda üzerine birkaç kelam etmek istediğim çok fazla kayda değer hadise gelişti ama şu sıralar hiç boş vaktim yok. Olanı da ninja kamplumbağalara açıklama yapmak için harcadım. Bu kadar yeter.

Netice itibariyle bir miktar yıpranmadım, yorulmadım değil. Şu sıralar Mahsun dinleyip duygu seline kapılasım, isyanlara girişesim var. Aşağıdaki şiir bu yazıyı okuyan herkese ve hiçbir haltı okumayıp sadece fişleme yapan ninja kaplumbağalara gelsin. Şarkıcılığı bırakıp Oscar kovalama peşine düşen Alem buysa kral Mahsun'a ve Vedat Özdemiroğlu abimize buradan selam ederim.



YORULDUM

Ezilmişten yana oldum
Sen solcusun dediler
Ülkemi sevdim diye
Sen sağcısın dediler
Namaz kıldım,oruç tuttum
Sen yobazsın dediler
Yoruldum,Yoruldum,
Yoruldum artık !

Marul yedim diye
Vejetaryan dediler
Alem buysa kral benim dedim
Monarşik dediler
Diskoya gittim, dans ettim
Tiki dediler
Yoruldum, Yoruldum,
Yoruldum artık !

Prestij Müzik ailesini kurdum
Power rangers dediler
"Dolgun saçlı kız beni ara" yazdım
Trendy dediler
Yoruldum, Yoruldum,
Yoruldum artık !

Blair Cadısı’na gittim
Modernist dediler
Aynaroz kadısına gittim
Gelenekçi dediler
Rakı kadehine çıktım,
bir raks yaptım
Anastasia dediler
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum artık !

Bir kediyi okşadım
Satanist dediler
Tel-Aviv’de konser verdim
Siyonist dediler.
"Atamın öldüğü yaştayım" diye şarkı söyledim
Kemalist dediler
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum Artık !

Reyting reyting üstüne kurdum binayı
Medyatik dediler
İbrahim ağabeyle polemik yaşadım
İsyankar dediler
Bir keresinde İzmir’de bana yanlışlıkla
"Alişan" dediler.
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum Artık !

Yıkılmadım ayaktayım dedim
"Buyur otur" dediler
Anama saygıda kusur etmedim
Süt kuzusu dediler
Olur olmaz kişiler bana
"lo looo Mahzun" dediler
Yoruldum, yoruldum
Yoruldum artık !

Seda Hanım’la sevgili oldum
Sen çapkınsın dediler
Neticede ayrıldık
Vefasızsın dediler
Bir kilisede vaaz verdim
Sen papazsın dediler
Yoruldum, yoruldum
Yoruldum artık !

Her şey bana saçma geldiğinde
Nihilistsin dediler
Halkın arasına karıştım
Popülistsin dediler
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum artık !

Güzel kardeşlere destek çıktım
Sponsorsun dediler
"Genimle oynama söyledim sana" dedim
Gericisin dediler
Topaloğlu biraderler ayrıldı
Kardeşi kardeşe kırdırdın dediler
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum Artık !

"Dağlar oy oy oy" dedim
Alternatif sporcu dediler
"Yollar oy oy oy " dedim
Trakingçi dediler
Attım kendimi zirveden, karıştım halkıma
Banci camping yapıyor dediler
Yoruldum, yoruldum
Yoruldum artık !

Ya sev ya terket dedim
sen faşistsin dediler
Kapital’i aldım, dört taksitte
Sen Marksistsin dediler
Oruçluyken unutup yeşil zeytin yedim
Ateistsin dediler
Yoruldum, Yoruldum
Yoruldum artık !

Marjinal kaideyi bozmaz dedim
Sen maçosun dediler
O kadarcık imaj kadı kızındada olur dedim
Sen döneksin dediler
Dört eğilimi birleştirdim
"Diğerleri n’olacak" dediler
Yoruldum Yoruldum
Yoruldum artık !

Vedat ÖZDEMİROĞLU

(Şiir Selam Dünyalı Ben Türk'üm kitabından apartılmıştır)

|
5

Ey Ahali

Posted by Trevanian on 14:05

|
0

Okuduğumuzu Anladık mı?

Posted by Trevanian on 16:42

Blogda bir hareketlilik var. Google 'dan baktım ki frendfeed üzeriden yüzlerce ziyaret olmuş sabahtan beri. Hayırdır deyip göz atınca gördüm ki HBBA nın frendfeedi üzerinden bir moğol ordusu akın etmiş. Ne dümen dönüyor diye blogu üzerinden frendfeedine ulaştığımda eyvah dedim. İnanın ilk önce eyvah dedim 100 tane yorum var. Hayra alamet değil besbelli. Üşenmeden çoğunu okudum ve taşı kuyuya atan deli gibi bir durumum olduğundan bazı şeylere açıklık getirme bazı suallere cevap verme ihtiyacı hissettim...


Efendim malum yazının ardından yapılan yorumlara ve sorulan sorulara geçmeden önce Alev Alatlı'nın şu Safsata Kılavuzu kitabına bir göz atın. Korsan değil yasal dağıtım korkmayın. Sadede gelirsek 3 fotoğraf ve 3-4 cümlecikten ibaret bir yazıcık nerelere çekilmiş hayretler içindeyim..


Sual:

Türkiye'de İtalyan Fransız İsrail ABD mallarını boykot edilmedi mi? Bu perhiz bu ne turşu?


El cevap :


Bahsi geçen yazıdaki olay bir boykot durumu değildir. Bireysel boykot makul sebeplere dayanırsa son derece medeni birşeydir ve bir haktır. İlan Türk mallarını boykot etmiyor, kahveyi türkiye'den almayı durdurdum demiyor. Türk'e ait hiçbir öge bu mağazada bulunamaz diyor ki bu ırkçılıktır işte. Ve olay münferit birşey değil kurumun politikası gibi olmuş. Gel gelelim bu yazıcıkta tartışmaya açılan konunun temas ettiğiniz noktayla alakası yoktur. Bu İlan'a , İsrail'e çemkirelim tepkimizi koyalım yazısı değildir. Tartışmaya açılan konu iki ülkede de benzer şekilde baş gösteren ırkçı tavırlara Türkiye'deki bir kesimin farklı tavır alıp almadığıdır.


Sual :

Bahsi geçen Biz kimdir? Tek başına ülkeyimi temsil ettiğini sanıyorsun ? Solcusu var sağcısı var Ajdarı var Cübbeli Ahmet'i var biz diye bişey mi var efendi?


El cevap:

Yazıda bahsi geçen Biz den kasıt gayet açıktır. Peşindeki 3-4 cümleyi okumaya tenezzül etmek şempanzeden biraz daha zeki birisi için anlamaya kafidir. Hikayeleştirirsek; Mesela Kahve Dünyası denen zincir camlara Davud yıldızına çarpı işareti olan buraya israille alakası olan hiçbir şey giremez yazan birşey yapıştırıyor. Kahve dünyası burada benim kastettiğim biz oluyor yani TC menşeeli, TC ne ait veya burada iş yapan herhangi bir öge. Yazıcıkta sorgulanan böyle birşey olsa bazı kesimler nasıl tavır alırdı?


Sual :


Bu da birşey mi bizde yahudiler ve köpekler giremez yazılmadı mı?


El cevap:

Yazıldı evet. Ermeniler için de yazıldı. Peki siz gidip o lavuklara tepki gösterenlere "Ermenistanda daha ağırı yapıldı bunun, bu da birşey mi ?" diye çıkışmanın doğru olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Yoksa tepkilerine ortak olup bu zihniyetin dışlanmasına mı uğraşıyorsunuz? Doğrusu hangisidir?


Ahanda kan davalarını başlatan beyin ilkini tercih eden. Yani? Burada bir gurup dangalak öyle bi bok yedi diye karşılığında yapılanlar normal. Türkiye'de yarın birgün başka bir ırkçı gurup çıkıp mağazalara Yahudiler giremez dese onlar da zamanında bize yapmıştı mı diyeceksiniz? Sizin mantığınızla bunlar hep olur ve normaldir bizim mantığımızla bunlar yanlıştır ve görüldüğü her yerde koşulsuz dışlanmalıdır. Anlayışınızı sorgulayın.


Sual:


Türkiye'de şu bahsettiğin olaydan çok daha ağır şeylerle karşılaşmadık mı, İsviçre bayrağı İsrail bayrağı yakılmadı mı?


El cevap:


Karşılaştık evet. Onlara afferim koçlarım mı dedik ? karşılaştığımız zaman da tepkimizi koyduk. Bu saçmalıkla nerde karşılaşırsak orada oluruz. Bu yazıda yazan kişi İsrail de yapılan Türk düşmanlığı mı fazladır yoksa Türkiye'de yapılan antisemitizm mi daha fazladır tarzı bir sidik yarışı yapmıyor. Bu bir sidik yarışı değildir tekrarlıyorum. Türkiye'de bunun bin kat daha ağırı yaşanmış farz edelim. Ne değişir? İlan'ın yaptığını normalleştirir mi? Kıstas nedir? Orda daha ağırı yapılana kadar herşey mübah mı?


Bu zihniyeti bir adım öteye götürelim, şimdi İsrail kimyasal silah kullanarak binlerce sivili öldürdü. Farzı muhal 10 sene sonra Araplar teknoloji de aldı yürüdü bu sefer onlar katletmeye başladı. Zamanında İsrail de yapmıştı deyip olanlara sessiz mi kalacaksınız? Araplara katliamı durdurun diyenlere tavır mı alacaksınız?


Sual :


Herşeyi Türklere karşı Türklüğe karşı yapıldığını sanıyorsunuz. Ne alakası var kardeşim ? paranoyayı bırakın


El cevap :


Ne alakası var kardeşim Türkle Türklükle. 3-4 cümlelik bir yazı. Bunun İsrail vs Türkiye yazısı olmadığını kavramak bu kadar mı zor anasını satayım. Parmak Ay'ı gösterirken parmağa bakılmaz arkadaşım. Parmağa bakarsan ahmaklık edersin.



Sual :


Bu aslında normal bir durum. Yanlış bunun neresinde?


El cevap:


Bunu yanlış bulmakla beraber burada asıl sorgulanan bu hareketin doğruluğu ve yanlışlığı da değildir. Doğruluğu veya yanlışığı hakkında yorum yapan bir zevatın tutarlı olup olmadığıdır.

Mesela bu normal bir durumdur ve TC de yerli bir firma bunu yapsa gene kimsenin sesi çıkmazdı diyorsan benim soruma bir cevap vermiş ve benim fikrime muhalefet etmiş olurun. Çok da memnun olurum....


Sual: Sen milliyetçi hatta faşist aynı zamanda da Antisemitist bir insansın o yüzden mi böyle tavır alıyorsun?


El cevap :


Farz edelim ki ben öyle biriyim. Neyi değiştirir? Sen beni tartışma söylediğim sözü tartış, fikrime muhalefet et. Fikrimin bahsettiğin ögeleri içerdiğini söyle. Yaptığınız ln x in türevi 1/x dir diyen adama sen matematikten ne anlarsın sen bir kere sözelcisin demek gibi. Sen beni boşver dediğime bak. Gel gelelim ne yazık ki kendimi sizin sandığınız şekilde ifade etmiyorum. Etsem açık açık söylerdim. Miliyetçi=faşist değil benim algımda sadece ben kendimi o fikirde görmüyorum.



Diğer bir akıma geçersek ;


Yorum : Vay ibneler ! Yayalım bunu duymayan kalmasın yarına 1000.000 kişiyi masamda istiyorum


El cevap: Arkadaşım napıyorsun? Allah rızası için duymayan kalmasın herkese yayın herkes İsrail düşmanı olsun mu demişiz_? İsrail devletinin işlediği onca suç rahatsız etmedi de seni şu abuk fırsatçı ırkçı tavır mı gaza getirdi? Gel gelelim bu olayın İsrail'le alakası yok. İsail'de bir özel teşebbüsle alakalı. Yapanı bağlar muhattabı bellidir. Türkiye en fazla diplamtik olarak rahatsızlığını belirtir İsrail de gider firmaya efendi olun der olay biter.



Yorum : Hitler az bile yapmış keşke hepsini sileymiş...


El cevap : İşte bu faşizmin hası çekirdeğidir. Kıyısından köşesinden geçene laf atmak için tam göbeğinde duruyorsun. Biz (Buradaki biz ben ve benim gibi düşünen insanları temsil eder bi önceki yazının başlığındaki bizle aynı şeyi ifade etmez) 2.Dünya Savaşı yıllarında Almanya'da Polonya'da yaşasak Allah şahit komşularımızı, tanıdıklarımızı Nazilere teslim etmez evlerimizde saklardık, bir dilim ekmeğimiz varsa onlarla paylaşırdık. Efendim onlarda inançları gereği kendilerini herkesten üstün görüyor deyip Nazilerin değirmenine su taşımazdık. Bizim (buradaki biz bir önceki cümleyle anı anlamdadır) tepkimiz zalime, katile gaddara ve onların yardakçılarınadır. Bu minvalde İsrail hakkında çok sert ve köşeli laflar etmişimdir ve arkadasındayım. Gel gelelim fırtınanın koptuğu yazıcıkta İsrail dış kapının mandalı yani o derece alakasız.


Gözüme takılanlar bunlardı bunlara cevap verdim. Aklıselim onlarca yoruma da rastladım belirtmeden geçmeyelim.


Neticede malımız ortada. Abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun. Söyledim her kelimenin, koyduğum her noktanın arkadasındayım. Hala aklında soru işaretleri olan varsa buyursun sorsun. Sorduğunuz her soruya itinayla cevap verilir. Buyrun sözü size bırakıyorum...


|
11

Biz Yapsak

Posted by Trevanian on 06:33



Fotoğraflar İsail'in kahve zinciri İlan's tan. Tersini düşünebiliyor musunuz? Türkiye'de hizmet sektöründe herhangi bir yerli firma sistematik olarak İsrail bayraklarının üzerine çarpı atıp camlarına yapıştırsa ne olur ? O'na sesi en gür çıkacak olanlar bunlara sesi en cılız çıkanlar mı olur acaba? Kimin ne mal olduğunu anlamak için ne zaman konuştuğundan çok ne zaman sustuğuna bakmak lazımdır vesselam.

|
5

Z Raporu

Posted by Trevanian on 05:09

En eğlenceli yeni yıl arefesi 2000 inkiydi bence. Bir "milenyum" lafı almış yürümüştü. Bizi bekleyen yıl bundan öncekilere hiç benzemeyecek havası vardı. Artık geleneksel bir hal alan kıyamet, kehanet, mesih, mehdi tarzı bir senaryo o zamanda vardı. Fakat 1999 un sonlarına doğru çıkıp ortalığı kasıp kavuran Matrix'in etkisinden midir bilinmez bu seferki "siber kıyamet" adında bilimsel temellere dayalı bir senaryo idi. Bilgisayarlar 12/12/99 dan sonra 01/01/00 ı gösterince hesap kitap karışacak bankalar sapıtacak asansörler çalışmayacak, kaos ortamı olacak dijital hiçbir şeye güven kalmayacak vehmi hakimdi. 2000 geldi bütün kıyamet beklentisi fos çıktı. Eminönünden 3-5 liraya edinebileceğimiz casio marka dijital saatler bile arıza çıkarmadı. Sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. En göze çarpan değişim sitem jargonunda gözlemlendi. Neil Armstrong Apollo 11'den Ay'a ilk adımını attığından beri kullanıldığını sandığım "Adamlar Ay'a çıktı biz hala neyle uğraşıyoruz kardeşim!" tepkisi yerini "2000 li yıllarda hala nelerle uğraşıyoruz" "21. yüzyıldayız efendi, sen neden bahsediyorsun?" tarzı, günümüzde de yer yer rastladığımız yeni söylemlere bırakmıştı. 2000 den bugüne kadarki yeni yıl arafelerinin içinde kaydadeğer birini hatırlayamadım şu an. Muhtemelen 2012 ye kadar da pek rastlayamayacağız.

Neticede birbirine benzeyen yılların ardından 2009 yılına geldik vesselam. Çok hareketli bir yıl geçmese de kör göze parmak misali ısrarla gözümüze sokulan, satır aralarına sıkışıp fazla dikkat çekmeyen veya tüm dünyanın ilgi odağı olan irili ufaklı birçok hadiseye tanıklık eden bir yıl oldu 2009. Yerini alacak 2010 a girmemize az zaman kalmışken, çok yerde "2009 un enleri" listelenirken eski yılın ufak yollu bir z raporunu çıkarmak lazım diye düşündüm.


2008 in son günlerinde başlayan Gazze saldırıları 2009 Ocak ayı itibariyle dozunu iyice arttırmıştı. İsrail 1948 yılındaki Deir Yasin katliamından beri mütemadiyen cinayetler işliyor fakat zaman zaman bu cinayetler vicdan sahibi her insanın tepesini attıracak raddeye varıyordu. Gazze saldırıları da işte öyleydi.

2009 un en dikkat çekici ve tarihe not düşülen olaylarından birisi Tayyip Erdoğan'ın Nobel Barış Ödüllü katil Şimon Peres'e Davos'taki çıkışmasıydı. Tüm dünyanın tanıklık ettiği ama kimsenin dile getirmediği İsrail portresi Peres'in yüzüne çarpıldı. Gel gelelim Arap dünyasına nasıl aktarıldı bilmiyorum ama Erdoğan'ın söylediği ağır sözlerin Davos'ta katılımcılara ve gazetecilere yapılan İngilizce tercümesi Türkçe'deki şiddetinden kesinlikle uzaktı. Tayyip Erdoğan'ın anlık tepkisi her ne kadar yüksek ses getirse de Gazze'yi, İsrail-Filistin ve modern dünya ilişkisini ve bu ilişkideki ikiyüzlü tutumları gözler önüne seren, belki de en sağlıklı tepki dünyanın öbür ucundan, Onurlu Öfke festivalinde Zapatistalar'ın karizmatik lideri Marcos'tan geldi. Venezuella'da Chavez İsrail büyükelçisini kovdu. İsrail üzerinde asla varolmayan uluslararası baskı ufaktan oluşmaya başladı belkide.



2009 un gümdemde en uzun süre kalan olayı sanırım Münevver Karabulut cinayetiydi. Katil zanlısı Cem Garipoğlu uzun süre yakalanamadı. Olayın sıcaklığı geçsin bir şekilde yırtarız özgüveni içindeydi Garipoğlu ailesi. Çünkü daha önce banka hortumlayan amcaları Hayyam hakkında tutuklama kararı çıktığında ortalıktan kaybolmuş aylarca yakalanamamış sonra işler kitabına uydurulduğu zaman ortaya çıkmıştı. Fakat bu cinayet emniyete, yargıya daha doğrusu kamuya olan güvensizliğin ortaya çıktığı zenginin işinin bir şekilde halledilmesine olan tepkinin önünün alınamadığı bir hal oldu. Özetle, Hayyamlar, Cemler ufacık bir haklılık payları olsa bir şekilde aklanıyorlar zaten, bari bu kadar bariz ve % 100 haksız olduklarında cezalandırılsınlar kavgasıydı bu. Cem'de amcasının izinden gidip aylarca saklandı ama özellikle devlet üzerinde kurulan baskı sonucu teslim olmak zorunda kaldı. Geriye Uğur Ağbilerin Seda Aplaların elinde yarım kalan aklını da yitirmiş bir baba, dağılmış bir aile, vahşice işlenmiş bir cinayet, kodese tıkılmış bir katil kaldı.


Akıllarda kalan üzücü olaylardan birisi de Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesiydi. Kazanın ardından "Kaza" olup olmadığı uzun süre tartışıldı. Zira Yazıcıoğlu'nun Ergenekon soruşturmasının gizli tanığı olduğu iddia ediliyordu. Hatta Taraf denen gazete NTV yi cinayetle suçlayacak kadar komikleşmişti. Kazadan sonra uzun süre enkazın bulunamaması akıllarda soru işaretleri bırakmadı değil.


Vatan için ölmeye, öldürmeye hazır 1.000.000 kişinin 10 dakikada toplandığı güzel memleketimde Kore Gazisi bir vatandaşımızın karnını doyuramadık. Devlet filan değil yaşadığı yerde komşusu, mahallelisi, hemşehrisi, muhtarı, varsa akrabası gidip de karnın aç mı tok mu ne yer içersin nasıl hayatta kalırsın diye sormadı. Halbuki hepsi şehit, gazi, vatan, millet için vurar kırar, asar, keser, gerekirse kahvaltıyı Atina'da yapar akşam yemeğini Moskova'da yerdi.


2009 da tüm dünyada en çok sansasyon yaratan olay Michael Jackson'ın ölümüydü. Ciddi borç yükü altında olan Jackson'ın ölümünden ötürü doktoru suçlandı ve olayın cinayet olduğu dillendirildi. En son duyduğumda doktor ortalıktan kaybolmuştu daha sonra ne oldu bilmiyorum açıkçası.


Hafızalarda yer eden bir diğer olay metropol, imparatorlukların başkenti, avrupa kültür başkenti ve daha bir ton süslü tanımlara sahip İstanbul'da yağmur yağınca insanların belediye otobüslerince can çekiştikleri, kendi araçlarında can verdiklerini gördük. Elinde iri ufak bir belediye bulunduran herhangi bir partinin yandaşlarına rant sağlamak için çatır çatır ölüme davetiye çıkartan ruhsatlar verdiğini sonrada bu partilerin önce siz verdiniz sonra biz verdik, siz vermeseniz biz de vermezdik tarzı kayıkçı kavgasına tutuştuğunu üzerinden vakit geçince de herşeyin unutulduğunu gördük.


Gülsüm inek de 2009 a damgasını vuranlardandı. Malatya'da bir köy ilkokulundaki Atatürk büstünü kıran Gülsüm bir anda tüm şimşekleri üzerine çekti. Olay hakkında soruşturma açılması ve köye Milli Eğitim Müfettişi gönderilmesi üzerine Gülsüm ( ceza alma korkusuyla) sahibi tarafından komşu köye sürgüne yolladı. Gülsüm'e karşı asimetrik bir harekat yapılıyordu. İneğin sahibi Gül Kılınç "Kasıt yoktu otlatıyordum" diyerek kendini savundu.



Bush'a ayakkabı fırlatan Zeydi kendi memleketinde aylarca işkenceden geçtikten sonra serbest bırakıldı. Hindistan cevizi Obama Nobel'le ambalajlanarak ABD'nin postmodern PR çalışması olduğunu ispatladı. Afganistan'a daha fazla asker istedi. İsrail hukuk tanımazlığını sürdürdü, Mescidi Aksa'nın altında kazılarına devam etti.

Yurda dönersek 2009 yılı damacanaya ilişen vatandaş, "uçtum şahitlerim var" diyen adam Sadri,her meşrebe her mezhebe uygun hızlandırılmış evlendirme programları gibi onlarca yeni fenomen yarattı.

Değişmeyenlere gelirsek. PKK terörü, Deniz Baykal CHP'yi, Zahit Akman RTÜK'ü, Melih Gökçek Ankara'yı, Nurcular emniyette kadrolaşmayı, Selçuk Şahin Fenerbahçe'yi, Demirören Beşiktaş'ı, 2009 da da bırakmadı.

|

Copyright © 2009 BoŞ MuHaBBeT ; Hiçbir hakkı saklı gizli değildir, ortalık malıdır