5
Z Raporu
Posted by Trevanian
on
05:09
En eğlenceli yeni yıl arefesi 2000 inkiydi bence. Bir "milenyum" lafı almış yürümüştü. Bizi bekleyen yıl bundan öncekilere hiç benzemeyecek havası vardı. Artık geleneksel bir hal alan kıyamet, kehanet, mesih, mehdi tarzı bir senaryo o zamanda vardı. Fakat 1999 un sonlarına doğru çıkıp ortalığı kasıp kavuran Matrix'in etkisinden midir bilinmez bu seferki "siber kıyamet" adında bilimsel temellere dayalı bir senaryo idi. Bilgisayarlar 12/12/99 dan sonra 01/01/00 ı gösterince hesap kitap karışacak bankalar sapıtacak asansörler çalışmayacak, kaos ortamı olacak dijital hiçbir şeye güven kalmayacak vehmi hakimdi. 2000 geldi bütün kıyamet beklentisi fos çıktı. Eminönünden 3-5 liraya edinebileceğimiz casio marka dijital saatler bile arıza çıkarmadı. Sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. En göze çarpan değişim sitem jargonunda gözlemlendi. Neil Armstrong Apollo 11'den Ay'a ilk adımını attığından beri kullanıldığını sandığım "Adamlar Ay'a çıktı biz hala neyle uğraşıyoruz kardeşim!" tepkisi yerini "2000 li yıllarda hala nelerle uğraşıyoruz" "21. yüzyıldayız efendi, sen neden bahsediyorsun?" tarzı, günümüzde de yer yer rastladığımız yeni söylemlere bırakmıştı. 2000 den bugüne kadarki yeni yıl arafelerinin içinde kaydadeğer birini hatırlayamadım şu an. Muhtemelen 2012 ye kadar da pek rastlayamayacağız.
Neticede birbirine benzeyen yılların ardından 2009 yılına geldik vesselam. Çok hareketli bir yıl geçmese de kör göze parmak misali ısrarla gözümüze sokulan, satır aralarına sıkışıp fazla dikkat çekmeyen veya tüm dünyanın ilgi odağı olan irili ufaklı birçok hadiseye tanıklık eden bir yıl oldu 2009. Yerini alacak 2010 a girmemize az zaman kalmışken, çok yerde "2009 un enleri" listelenirken eski yılın ufak yollu bir z raporunu çıkarmak lazım diye düşündüm.
2008 in son günlerinde başlayan Gazze saldırıları 2009 Ocak ayı itibariyle dozunu iyice arttırmıştı. İsrail 1948 yılındaki Deir Yasin katliamından beri mütemadiyen cinayetler işliyor fakat zaman zaman bu cinayetler vicdan sahibi her insanın tepesini attıracak raddeye varıyordu. Gazze saldırıları da işte öyleydi.
2009 un en dikkat çekici ve tarihe not düşülen olaylarından birisi Tayyip Erdoğan'ın Nobel Barış Ödüllü katil Şimon Peres'e Davos'taki çıkışmasıydı. Tüm dünyanın tanıklık ettiği ama kimsenin dile getirmediği İsrail portresi Peres'in yüzüne çarpıldı. Gel gelelim Arap dünyasına nasıl aktarıldı bilmiyorum ama Erdoğan'ın söylediği ağır sözlerin Davos'ta katılımcılara ve gazetecilere yapılan İngilizce tercümesi Türkçe'deki şiddetinden kesinlikle uzaktı. Tayyip Erdoğan'ın anlık tepkisi her ne kadar yüksek ses getirse de Gazze'yi, İsrail-Filistin ve modern dünya ilişkisini ve bu ilişkideki ikiyüzlü tutumları gözler önüne seren, belki de en sağlıklı tepki dünyanın öbür ucundan, Onurlu Öfke festivalinde Zapatistalar'ın karizmatik lideri Marcos'tan geldi. Venezuella'da Chavez İsrail büyükelçisini kovdu. İsrail üzerinde asla varolmayan uluslararası baskı ufaktan oluşmaya başladı belkide.
2009 un gümdemde en uzun süre kalan olayı sanırım Münevver Karabulut cinayetiydi. Katil zanlısı Cem Garipoğlu uzun süre yakalanamadı. Olayın sıcaklığı geçsin bir şekilde yırtarız özgüveni içindeydi Garipoğlu ailesi. Çünkü daha önce banka hortumlayan amcaları Hayyam hakkında tutuklama kararı çıktığında ortalıktan kaybolmuş aylarca yakalanamamış sonra işler kitabına uydurulduğu zaman ortaya çıkmıştı. Fakat bu cinayet emniyete, yargıya daha doğrusu kamuya olan güvensizliğin ortaya çıktığı zenginin işinin bir şekilde halledilmesine olan tepkinin önünün alınamadığı bir hal oldu. Özetle, Hayyamlar, Cemler ufacık bir haklılık payları olsa bir şekilde aklanıyorlar zaten, bari bu kadar bariz ve % 100 haksız olduklarında cezalandırılsınlar kavgasıydı bu. Cem'de amcasının izinden gidip aylarca saklandı ama özellikle devlet üzerinde kurulan baskı sonucu teslim olmak zorunda kaldı. Geriye Uğur Ağbilerin Seda Aplaların elinde yarım kalan aklını da yitirmiş bir baba, dağılmış bir aile, vahşice işlenmiş bir cinayet, kodese tıkılmış bir katil kaldı.
Akıllarda kalan üzücü olaylardan birisi de Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesiydi. Kazanın ardından "Kaza" olup olmadığı uzun süre tartışıldı. Zira Yazıcıoğlu'nun Ergenekon soruşturmasının gizli tanığı olduğu iddia ediliyordu. Hatta Taraf denen gazete NTV yi cinayetle suçlayacak kadar komikleşmişti. Kazadan sonra uzun süre enkazın bulunamaması akıllarda soru işaretleri bırakmadı değil.
Vatan için ölmeye, öldürmeye hazır 1.000.000 kişinin 10 dakikada toplandığı güzel memleketimde Kore Gazisi bir vatandaşımızın karnını doyuramadık. Devlet filan değil yaşadığı yerde komşusu, mahallelisi, hemşehrisi, muhtarı, varsa akrabası gidip de karnın aç mı tok mu ne yer içersin nasıl hayatta kalırsın diye sormadı. Halbuki hepsi şehit, gazi, vatan, millet için vurar kırar, asar, keser, gerekirse kahvaltıyı Atina'da yapar akşam yemeğini Moskova'da yerdi.
2009 da tüm dünyada en çok sansasyon yaratan olay Michael Jackson'ın ölümüydü. Ciddi borç yükü altında olan Jackson'ın ölümünden ötürü doktoru suçlandı ve olayın cinayet olduğu dillendirildi. En son duyduğumda doktor ortalıktan kaybolmuştu daha sonra ne oldu bilmiyorum açıkçası.
Hafızalarda yer eden bir diğer olay metropol, imparatorlukların başkenti, avrupa kültür başkenti ve daha bir ton süslü tanımlara sahip İstanbul'da yağmur yağınca insanların belediye otobüslerince can çekiştikleri, kendi araçlarında can verdiklerini gördük. Elinde iri ufak bir belediye bulunduran herhangi bir partinin yandaşlarına rant sağlamak için çatır çatır ölüme davetiye çıkartan ruhsatlar verdiğini sonrada bu partilerin önce siz verdiniz sonra biz verdik, siz vermeseniz biz de vermezdik tarzı kayıkçı kavgasına tutuştuğunu üzerinden vakit geçince de herşeyin unutulduğunu gördük.
Gülsüm inek de 2009 a damgasını vuranlardandı. Malatya'da bir köy ilkokulundaki Atatürk büstünü kıran Gülsüm bir anda tüm şimşekleri üzerine çekti. Olay hakkında soruşturma açılması ve köye Milli Eğitim Müfettişi gönderilmesi üzerine Gülsüm ( ceza alma korkusuyla) sahibi tarafından komşu köye sürgüne yolladı. Gülsüm'e karşı asimetrik bir harekat yapılıyordu. İneğin sahibi Gül Kılınç "Kasıt yoktu otlatıyordum" diyerek kendini savundu.
Bush'a ayakkabı fırlatan Zeydi kendi memleketinde aylarca işkenceden geçtikten sonra serbest bırakıldı. Hindistan cevizi Obama Nobel'le ambalajlanarak ABD'nin postmodern PR çalışması olduğunu ispatladı. Afganistan'a daha fazla asker istedi. İsrail hukuk tanımazlığını sürdürdü, Mescidi Aksa'nın altında kazılarına devam etti.
Yurda dönersek 2009 yılı damacanaya ilişen vatandaş, "uçtum şahitlerim var" diyen adam Sadri,her meşrebe her mezhebe uygun hızlandırılmış evlendirme programları gibi onlarca yeni fenomen yarattı.
Değişmeyenlere gelirsek. PKK terörü, Deniz Baykal CHP'yi, Zahit Akman RTÜK'ü, Melih Gökçek Ankara'yı, Nurcular emniyette kadrolaşmayı, Selçuk Şahin Fenerbahçe'yi, Demirören Beşiktaş'ı, 2009 da da bırakmadı.