Filler ve Çimen
Yok yok Derviş Zaim'in filminden bahsetmiyorum. Bizim hayatımız için kritik olan, bizim geleceğimizi şekillendiren konularda karar veren ve insiyatif kullanan insanların pervasızlığının sonuçlarına hep bizim katlanmamızdan bahsediyorum.
28 Şubat postmodern darbesinin ardından ülkede zaten varolan hukuksuzluk tavan yapmış ve çıkartılan bazı yeni yasalarla baskı, şiddet ve adaletsizlik meşru bir zemine oturtulmuştu. Meslek Liseleri için katsayı uygulaması işte bu yönetimin bir ürünü olarak 1999 da yürürlüğe girdi. Amaç imam-hatip liselerinin önünü kesmekti. Devlet'in kendi yasal eğitim kurumunun önünü kesmeyi kednine şiar edinmesindeki absürdlüğe hiç değinmeden geçiyorum. O güne kadar bir üniversiteye yerleşme umuduyla çalışan meslek liseli ve imam-hatipli gençler doğrudan devre dışı bırakıldılar. Onların hayattan beklentileri, umutları, hayallari kimsenin umrunda değildi. Çevik Birlerin içine sinen bir düzen olması için pek tabiki onların hayatları zindan edilebilirdi. İdeolojik yaklaşımlarla alınan karara edilen itirazları Danıştay "Ben bilmem onu benim YÖKüm bilir" diyerekten reddetti.
Darbe meyvesi olan adına YÖK denen yerde karar alan Profesör titrli insanların ya zerre kadar umursamadıklarından ya da onca akademik kariyere rağmen mercimek kadar zekaya hasıl olmadıklarından ötürü saçma sapan sınav sistemleri kondu ve her 1-2 yılda bir daha saçma bir sistemle değiştirildi. Üniversiteye giriş sınavında okulda öğrettiklerini değil dershanelerde öğretilenleri sorduklarını farkeden YÖK, sınavda okulda öğrenilenleri sormak yerine okulu da boşlamasınlar diye Ortaöğretim Başarı Puanının katkısını yüksek seviyelere çekmek gibi bilimsel ve dahiyane bir çözüm bulmuştu.
Ortaöğretim başarı puanı denen icad mantık sınırlarını zorluyordu. Hiçbir bokun standartının olmadığı, bir okuldaki en başarılı öğrencinin başka bir okuldaki en zayıf öğrenciden bile geride olabildiği ülkede gireceğin üniversiteyi mezun olduğun okuldaki konumun belirliyordu. Benim okuduğum zamanlarda bizim okulun zaten hepi topu 90 kişi civarı olan lise 2. sınıfların yarısı ilk dönem okulu terkedip düz liselere gitmek zorunda kalıyordu. Her yıl binlerce öğrenci daha iyi eğitim alma imkanları varken OBP mağduru olmamak için kurulu düzenlerini ve sosyal çevrelerini bırakıp çil yavrusu gibi sağa sola dağılıyordu. Birçok Özel Kolej OBP'yi optimize edecek şekilde öğrencilerin notlarını ayarlıyor, okullarda öğretmenlerin elinde kuklaya dönen öğrenciler daha yüksek not almak uğruna kendi öğretmenlerinden özel der almaya mahkum ediliyordu. Sınavda çıkan soruların okulda öğretilenlerle pek alakası olmamasından ötürü lise sonda asgari ücretli bir insanın bir yıllık net kazancı civarında ücretleri olan dersanelere gitmek zorunda kalan öğrenciler artık OBP yüksek gelsin diye okula destek amacıyla dershanelere 3 yıl boyunca gitmek zorundaydılar. Yani varlıklı olanlar bir şekilde yolunu buluyor OBP'yi yukarlara çekiyor olan gene fakir fukaranın çocuğuna oluyordu.
Bu olaylar cereyan ederken sene 2001-2002 civarlarıydı. OBP uğruna okulda hocaların yaptığı haksızlıkları sineye çeken, gıkı çıkmayan arkadaşlar okuldan ayrılırken içlerinde kalan uktelerini birazda abartılı şekilde gideriyorlardı. Gel gelelim bizim sınava gireceğimiz sene OBP gene değişti ve okulun başarısı bu sefer belirleyici oldu. Eskisinden daha mantıklı bir sistem değildi bu ama bu sefer bizim okullar avantajlı olmuştu.Hocalarla kavga küfür okuldan ayrılan çocuklar okula geri dönebilmek için atmadık takla, dilemedik özür bırakmadılar.
Daha 14-15 yaşlarında bunları yaşayan, okuldaki öğretmenine özel ders kılıfı altında rüşvet veren,yüksek not için yalakalığı düstür edinmeye yönlendirilen, aman kimseyle ters düşüp geleceğimi yakmayayım diye her türlü pisliği sineye çeken, böyle bir yapı içinde eğitilen çocuklardan ileride ne bekleyebilirsin ki? Büyüyünce de ihale almak için rüşvet veren, siyasiye bürokrata yalakalık yapan bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen, kendine saygısı olmayan tipler olacaklar garanti.
Neyse, çok şükür bu absürdlükler içinden tereyağından kıl çeker gibi, kendi adıma herhangi bir mağduriyete uğramadan sıyrılıp kaçmıştım. Ben çıktığımda sene 2003 tü ve bizden sonra en az bir kez sınav sistemi değişti. Değişmeyen olay meslek liselerinde okuyanlara üniversitelerin kapılarının hala kapalı olmasıydı.
Takvimler 2008 yılını gösterirken YÖK başkanı değişmişti. Yeni başkan hükümetin adamıydı. Bunu ben değil yukarıda "Yök başkanı gayet güzel sözler söylüyor" diyen müsteşara "İsterse Söylemesin" diyen yumurtacı bakan Unakıtan söylüyordu. YÖK, hükümet, Köşk ve yanlışı düzeltme şansı AKP nin elindeydi. 2008'e yetişmeyen düzelenleme 2009 yılı için müjdelenmişti. 2009da, darbe dönemi gelen katsayı uygulaması kalkacak yarışa herkes aynı yerden olmasa da eskisine oranla biribirine daha yakın başlayacaktı. Yüzbinlerce öğrenci 2008 de tercih yapmadı bu yüzden. Herşeyin daha iyi olacağı umuduyla 2009 u bekledi. Bu arada AKP imam-hatiplileri diyanet üzerinden kamuya sokuyor ordan çeşitli kurumların üst mertebelerine dağıtım yapıyordu. Bu tipik yağmacı kadrolaşmacı tutum imam-hatiplilere cüzzamlı gözüyle bakan laikçi kesimin vesveselerini iyiden iyiye arttırdı. Olay nerede patlak verecek derken geçen haftalarda Danıştay'dan şok bir karar geldi. Üniversiteye giriş katsayı düzenlemesine baro itiraz etmiş danıştayda YÖK'ün kararını kendince kılıfına uydurarak iptal etmişti. Daha önce "Ben bilmem onu beni YÖKüm bilir" diye dava açma taleplerini reddeden Danıştay'ın bu tutumunu hukukla falan açıklamaya çalışan insanlar hatta buna gerçekten inananlar bile hala vardı.
AKP ve laikçiler YÖK ve Danıştay üzerinden hesaplaşırken olan gene bu sene sınava hazırlanan öğrencilere ve onların ruh sağlıklarına oluyor. YÖK ikinci denemesinde çalıyı dolaşma mantığıyla Danıştay'ı safdışı bırakacak bir kurnazlık yaptı. Fark isteniyorsa hala fark vardı ama çok kücük. 0.13-0.15 olarak belirlenmiş katsayılar. Eskisinin 0.3 ve 0.8 olduğunu düşünürsek uçurum ortadan kalkmış gibi görünüyor. Fakat bir ihtimal daha var. Nasıl cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 icad edildiyse yeni birşeyler icad edilmesi muhtemel.
Peki şimdi neler olabilir ? Karar bir yolu bulunur da iptal edilirse, bu sınava girmek için geçen sene tercih yapmayan gençler durduk yerde bir sene fazla kaybedecekler ki kaybedecekleri hayallerinin yanında bir sene pek de fazla birşey değildir. Şartlar bu sene değişecek diye bu yıl meslek liselerine başlayan gençler çileli bir yolculuğa başlamış olacaklar. Karar iptal edilirse sınavın tarihi de ertelenecek ki ertlendi, ertelenmedi, yasa çıktı, yasa çıkmadı söylentilerinin sınava hazırlanan gencecik çocukların ruh sağlığını, motivasyonunu alıp götürmemesi mümkün değil. Onları kim umursuyor derseniz açıkçası kimsenin umursadığı yok. Ölmedikleri sürece bir problem yok. Ölseler bile rakam yüksek olmadıktan sonra gene kimsenin umrunda değil, tecrübe ettik bunu yıllarca. Bende burda iki laga luga yaptıktan sonra yarın sabah unuturum açıkcası bu konuyu her tuzu kuru gibi. Yalnız başına bu gençler ve aileleri. Yüksek mevkilerdeki lavukların ideolojik hesaplaşmalarının, kişisel kinlerinin, kibirlerinin, saplantılarının hesaplarını gençler ödüyorlar ve ödeyecekler. Açıkçası su sıralar yerlerinde olmayı isteyeceğim en son insanlar. Allah sabır versin ne diyeyim.