0

Neoliberalizm Balonu

Posted by Trevanian on 23:41 in

|
0

Taraf olmak böyle bir şey değildir

Posted by Trevanian on 13:12 in , ,
Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri NTV den yapılan aramalarla düşürülmüş. Hayırdır inşallah! Helikopter daha havalanmadan NTV santrallerinden 139 defa Yazıcıoğlu'nun telefonu aranmış. Uzman(!)lara sormuşlar bir de. Tarafın haberinden bire bir aktaralım :

Belgeleri ve arama kayıtlarını gösterdiğimiz her iki mühendis de, aramaların manyetik bir alan yaratmak için yapıldığını iddia etti. Mühendislere göre “Helikoptere daha önceden bir çip yerleştirildi. Telefon aramalarıyla elektro manyetik bir alan oluşturuldu ve helikopterin GPS ve yükseklik göstergesi olan Altimetre cihazları bozuldu. Bu nedenle helikopter pilotu Kaya İstektepe olduğundan daha yüksekte uçtuğunu zannederek, dağların üzerinde uçtuğunu düşünüyor ve hızla dağa çarpıyor.”


Bu konu iki gün boyunca Tarafta Mehmet Baransu tarafından işlendi. Hem de sürmanşetten. Hadi habercilikten anlamıyorsun, hadi zekan sıfırın altında akıl edemiyorsun, be adam hiç mi 3. sınıf suikast filmi izlemedin? Adam helikoptere çip takıp telefonla sinyale gürültü karıştıracak kadar karmaşık işlere girdikten sonra aramayı NTV nin santralinden mi yapar diye kendine hiç mi sormadın?

Basın sorumsuzluğu böyle
birşey işte. Bu tarafın ilk vukuatı da değil. Sağlık ve desteksiz verilerle birilerini suçluyorlar. Adam veya kurum kendi suçsuzluğunu ispatlamak için tepinsin dursun. Gerçek ortaya çıktığında da sanki ufak bir yazım hatası yapılmış gibi "o haber öyle değilmiş ama...." diye başlayıp laf ebeliğiyle kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar ve yarım ağız bir özür. Namuslu bir gazete gibi çıkıp açık açık"Bu haber elimizde patladı, büyük gazetecilik yanlışı ve terbiyesizlik yaptık , mağdurlardan özür dileriz" diyemiyorlar.

Olayın aslı ne mi? Mirgün Cabas'a İHA'dan Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düştüğü haberi geliyor. O da NTV'nin dış haberler bölümü dahil her biriminden helikopterdekilere ulaşıp haberi teyit etmeye çalışıyor. Çünkü böyle önemli bir haberi bizim kaynağımız İHA'dır deyip teyid etmeden yayımlamayı doğru bulmuyor bir haberci olarak. O helikopterde bulunanlar NTV nin çeşitli telefonlarından yaklaşık 25o defa aranıyorlar. Arama kayıtları hem Türkiye saatine göre hemde Greenwich'e göre. Malumunuz biz GTM+2 saat dilimindeyiz. Haliyle GTM ye göre tutulan kayıtlarda NTV helikopteri düşmeden önce aramış gibi görünüyor. Ufak bir teknik bilgi isityor demek ki kayıtları incelemek. Ortaokul çocuğunun sahip olduğu bilgiden yoksun sarsıcı! haberciler de komploculuk oynuyor kendi çaplarında. Sonra da çıkıp gazetelerinde vicdan! temalı çıkışlar yapıyorlar. Vicdan bu haberin neresinde?

Yazı işlerinde Mirgun Cabas'ın Tarafa verdiği cevap için tıklayın

|
5

One minute Ulan!

Posted by Trevanian on 22:37 in ,

Schindler’in Listesi ne güzel filmdi değil mi? Oskar Schindler’in Yahudilerin düştüğü durumu fırsata çevirip savaş ortamında voleyi vurma peşinde olan ve nazilerle iş yapan fırsatçı bir iş adamından elindeki avuncundaki tüm parayı her gün ölüme bir adım daha yaklaşan ümitsiz insanları kurtarmak için harcayan vicdanlı ve kişilikli bir insana dönüşüm sürecini soluksuz izlemiştim.

Ya Hayat Güzeldir nasıl filmdi? O da şahaneydi değil mi? Son derece zeki bir o kadarda tembel Guido dünya tatlısı oğluyla sırf Yahudi oldukaları için toplama kampına alınmıştı hani. Oğlunu tüm bunların bir oyun olduğuna ve kazanana tank hediye edileceğine ancak öyle bir zeka inandırabilirdi. Ölüme giderken yaptığı o yürüyüşü filmi izleyen kimse unutmamıştır hani.

Piyanist’i izlerken daha bir iyi anladık Gettolarda yaşamak zorunda bırakılan masum insanların çektikleri sıkıntıları. Nazilerin milyonlarla ifade edilen sayıda masum Yahudiyi kamplarda toplayıp gaz odalarınıda yaktıklarını hep okur, duyar, dinlerdim de bunların bendeki etkisi Naziler hakkında olumsuz bir imge yaratmaktan öteye gitmezdi. Faşizmin ne menem birşey olduğunu, II. Dünya savaşında Avrupalı Yahudi toplumunun nasıl bir zulüme maruz kaldığını içselleştirmemde en büyük pay sahibi savaş dönemi filmleriydi. Bu filmlerin de etkisiyle şunu kafama kazdım ki her ne sebeple olursa olsun gama haçlı adamların kipalı adamlara,kadınlara ve çocuklara yaptıkları kabul edilemezdi. Bunun hiçbir mazereti olamazdı, olmamalıydı.

Varsayım bu ya bizim ülkemiz de o dönemler Uluslararası ilişkilerde dostluklar yoktur karşılıklı çıkarlar vardır zırvasına sığınıp, Hitler’in askeri ve ekonomik gücünü örnek gösterip Nazilere yaranalım diye bu günaha ortak olsaydı ve bu işten kazançlı! çıksaydı, bu ortaklıktan bugün bile utanç duyardım.



Bu kadar lafı niye ettim ? TRT de yayımlanmaya başlayan “AYRILIK- Aşkta ve savaşta Filistin” dizisi hakkındaki haberleri okumuşsunuzdur. Okumayanlar için küçük bir hatırlatma yapayım. Dizinin ilk bölümünde İsrailli askerlerin Filistinli çocukları ve bekleme noktasında doğum yapmaya zorlanan bir kadının bebeğini öldürdüğü sahneler var. İsrail basını ve devleti tepkisini yüksek sesle dile getirdi. Neymiş efendim anti-semitizm yapılıyormuş. İsrail dışişleri bakanı Avigdor Lieberman "Böyle bir dizi düşman ülkelerde bile yayınlanmamalı " demiş. Büyükelçimizi dışişlerine çağırıp bir de nota vermişler.

Basında da İsrail’le her daim yakın temas halinde olan abilerimiz hemen zıpladılar. Amiral geminin çarkcıbaşlarından biri bölgede İsrail'den rol çalmaya kalkan Nasır'ın, Pehlevi'nin, Menderes'in, Saddam'ın durumu ortada akıllı olun, sonunuz onlara benzemesin demeye getirmiş kurulduğu köşesinden. Başkaları ince ince İsrail’e ters gitmenin ulusal çıkarlarımızla örtüşmediğini o nedenle hiçbir şartta onlarla ters düşmememiz gerektiğini empoze etmeye kalkmış. Emniyet sübabı olarak da yakın zamanda mahalle değiştiren birisi "İşte söylüyorum İsrail kakadır pistir bi daha da bize İsrail yandaşı demeyin" mealinde komik ve hafifi bişeyler karalamış. Bu adamların fikirleriyle yönlenen insanlarında sayısı az değil.

Şunu açıkça belirtebilirim ki Tayyip’e ve partisine karşı özel bir sempatim veya husumetim yok. Ancak gerici Tayyip defol! öte bir siyasi vizyonu olmayan, facebook da Dünyanın en büyük lideri Atatürk- tüm arkadaşlarını davet etmeyen üye olmasın! gurubuna üye olarak askerlik vazifesi kadar kutsal bir görev ifşa ettiğini sanan bir kitle var. Bunların ekserisi Osmanlı son dönemi hakkında iki satır okumadan ezberden Araplar bizi sattı abi derler. Onlara göre bugünkü Filistinliler O Arapların çocukları ve torunları olduklarından Onlar’ın başına ne gelse müstehaktır. Gazze Şeridin’de, Sabra ve Şatilla’da, Doğu Kudüs’te yapılan zulümleri anlattığnızda bozuk plak gibi sadece “Araplar bizi sattı abi” yi tekrarlarlar. Davos’ta olanlar birkaç kötü “one münüt” şakasından başka birşey ifade etmez onlara. Hatta Tayyip defol! mottosu altında Davos’ta Araplara sahip çıkacağına Çin’de Türklere sahip çık diye çıkışırlar sanki Türkiye’nin sadece bir tane zulme itiraz kontenjanı varmış gibi. Bir zulme karşı durmak başka bir zulme karşı durmanı engelliyormuş gibi. İlginçtir, bu zihniyetin orta yaşlı mensubları zamanında Çin’in soykırım yaptığını, Ermeniler’in Hocalı’daki katliamlarına Türkiye’nin müdahele etmesi gerektiğini haykıranları ırkçılıkla ve turancılıkla itham etmişlerdir. Şimdi kendileri bir numaralı Azeri dostu Uygur sempatizanı rolündedirler mesela.

Neyse yukarda bahsettiğim zihniyette insanlara Filistindeki zulmü anlatmak duvara anlatmaktan daha etkili değildir. Bu ve benzeri zihniyetin mensubu olmayanlar içindir bu yazının kalan kısmı.

Türkiye’ye en sert tepkiyi gösteren İsrail dışişleri bakanı Avigdor Lieberman adı size birşeyler anımsattı mı? Bakanlığa gelir gelmez gizli saklı değil alenen şu açıklamayı yapmıştı : Gazze’yi İşgal etmemiz anlamsız, Amerikalıların Japonlar'a yaptıklarını yapalım. Adam resmen Gazze’ye atom bombası atalım diyor. Ahmedinejad İsrail’e atom bombası atalım dese tüm dünya linç eder. Ne gericiliği, ne faşiztliği, ne psikopatlığı kalır. Lieberman deyince sesler yüksek çıkmıyor ama.

Dizide İsrailli askerler kana susamış caniler gibi gösteriliyormuş. Öyle değiller mi? Gazze’de, Lübnan’da sivillerin yaşadığı evleri , camileri, okulları bombalamadılar mı? İntifadalarda sapanla taş atan çocuklara tank mermileriyle karşılık vermediler mi? İsrail askerleri münferit de değil organize şekilde kana susamış katil profili çizmekte. Hamile kadınları, çocukları öldürmekle övünen, tişörtler bastırıp giyen ve bunlarla motive olan İsrail askerleri var.Çocuklara yaşıtlarının üzerine atılacak bombalara resim çizdirerek eğitim veren bir İsrail var. Milyonlarca Filistinli'yi evinden ocağından sürüp mülteci olarak yaşamaya mahkum eden bir İsrail var. İnsanları Gettolara hapsetmekten, toplama kamplarına alıp gaz odalarına sokmaktan ne farkı var bunun?

Zamanında sırf Yahudi oldukları ve Almanların yaşam alanlarında bulundukları için Yahudiler bunlara maruz kaldı. Şimdi Filistinliler sırf Arap oldukları için aynı muameleyi görüyorlar. Zamanında nasıl Nazilerin yaptığı zulüm filmleri yapıldıysa , nasıl bu insanlık şuçları insanlığa ifşa edildi ve dışlandıysa bugünkü İsrail zulmünün de dizisinin yapılması, bunun insanlara anlatıması normal bile değil gerekliliktir.Nasıl uluslararası ilişkiler safsatalarıyla Nazilerle işbirliği yapmak kişiliksiz bir tutumsa aynı gerekçelerle İsrail'e göz yummak da kişiliksizliktir. Nasıl ki Nazilerden nefret etmek Almanlardan nefret etmek demek değilse, Siyonazilerden nefret etmek de antisemitizm değildir. İsrail suç işliyor, İsrail BM raporlarıyla sabit bir sekilde soykırım yapıyor, kimyasal silah kullanıyor, savaş suçları işliyor. Bunları yapmak ayıp değil yanlış değil de anlatmak mı yanlış? TRT umarım zamanında Banu Avar’a karşı takındığı karaktersiz tavırı Ayrılık dizisine karşı takınmaz ve dizi yayımlanmaya devam eder. Salı akşamları TRT ekranlarında haberiniz olsun belki merak eder veya denk gelir izlersiniz.


|
0

Costner Vural'a açıldı: "Ben öyle bişey demedim ağbi"

Posted by Trevanian on 21:38 in , ,

THY apronunda deve kesilmesi şirketin imajını ciddi şekilde zedelemişti. Deve olayıyla çizilen karizmanın düzeltilmesi için çuvalla para harcanıp Kevin Costner'lı bir reklam kampanyası hazırlandı. Costner onlara göre biçilmiş kaftandı. Zaten daha önce kendisine sorulan "Atatürk'ü oynamak istermisiniz?" Sorusuna "olabilir" cevabını vererek Türk halkının gönlünü fethetmişti. Reklam olayından sonra ısrar kendisine sorulan Atatürk sorularına "Bir Türk oyuncunun oynaması daha uygun olur" diyerek kibarca hayır cevabı verdi.

Gel zaman git zaman bir açılım açıldı Türkiye'de. Tartışmaların hararetle devam ettiği bir dönemde AKP Genel Başkan Yardımcısı anyı zamanda bir akademisyen olan Edibe Sözen şöyle bir yazılı açıklama yaptı:

Costner, AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı ile temas kurarak, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve insan haklarına verdiği değerin yeni bir ifadesi olan demokratik açılımı candan desteklediğini söyledi.

Yaşasındı. Açılımı koskoca Costner da destekliyordu hem de CANDAN. Artık bu hamlenin karşısında kimse duramazdı. Costner'ın Türkiye, Ortadoğu ve Dünya siyasetinde önemli bir yeri vardı. Onun desteklediği proje yükselir karşı çıktığı proje ölü doğardı. Bu destekten en çok zararı görenlerden MHP olayın peşine düştü. Muhalefetleri taban kaybediyordu. Derhal bu desteğin doğruluğu araştırılmaya başlandı. Eğer doğruysa durumu ancak Brad Pitt'in Erciyes'te yapacağı "Açılım Türkiye'yi ayrıştırma projesidir" açıklaması kurtatırdı ki şu an için pek gerçekçi bir beklenti değildi. Bu arada Baykal'da Costner'a sert çıktı ve Türkiye'nin iç işlerine karışmakla suçladı. Diplomatik dilde ağır bir ihtamdı bu.

Beklenen haber Türkye'nin üçüncü en çok oy alan partisi olan MHP'nin Grup Başkan Vekili Oktay Vural'dan geldi. Edibe Sözen'in yaptığı yazılı açıklama asparagastı. Costner'ın menejeri herhangi bir açıklama yok dedi. Yaşasındı. Artık Brad Pitt'in sert çıkışlar yapmasına gerek yoktu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılını belirleyecek süreç farklı bir yöne evrilmişti. Costner yıkımından sonra AKP tanıtım ve medya başkanlığı değişik arayışlara girdi. George Colooney önderliğindeki Ocean's Eleven'ın grup halindeki desteği belki bu mağlubiyeti hafifletirdi....

Bu hikaye böyle uzar giderdi. Bir Türk dünyaya bedeldi. Ama Türkiye'nin en büyük siyasi partileri 30bin insanın ölümüyle sonuçlanan ve muhtemelen önümüzdeki yıllarda da binlerce can alacak olan bir sorunu çözüm hamlelerini pop kültürüne yem etmişlerdi. Yapılacak hamlelerin doğruluğu veya yanlışlığı Batı'da, Amerika'nın bile en batısında,Los Angeles'da film çeviren Türkiye'de böyle bir sorun olduğunu bile bilmeyen hatta önüne harita koysan Türkiye'yi 5-10 dakikada zor bulacak bir adamın kanaatiyle ispatlanır olmuştu. Oryantalistlerin ütopyası gibi bir durumdu. Bunu yapanlarda kuş beyinli magazin muhabirleri değil Dr. veya Prof. Dr. gibi titrleri olan, en büyük siyasi partilerde en önemli yerlerde olan insanlardı. Bir Türk dünyaya bedeldi de Türkle bu kadar da dalga geçilmez, Türk vatandaşı bu kadar aşağılanmazdı.

Biz de bunlar olurken Kevin Costner memleketinde kendisi üzerinden dönen tartışmalardan bihaber şekilde hızla düşen kariyerini nasıl toparlarımın hesabını yapıyordu. Adam ne yapsındı. Siyasi herhangi bir konuda ağzını bile açmamıştı. İyi bir para karşılığında reklam filminde oynamış kendisine sorulan sorulara kibarca cevap vermiş ve etliye sütlüye karışmadan evine dönmüştü.


|
0

Sezon Açılışı

Posted by Trevanian on 01:36

Yaklaşık iki aydır doğru düzgün internete girmedim. Bu uzun tatilden ve atıl dönemden sonra her alanda yeni sezonu açtık burda da açalım bari. Herkese sevgi saygı ve hörmetlerimi sunarak haber turuyla girişi yapıyorum.


Geçen gün elimde kumanda haberleri izliyorum, zamanında Çeçenlerin kontrolündeki gemiye helikopterden atlayan Uğur Dündar'ı Diyarbakırspor formasıyla anahaber bülteninde spor dostlukve kardeşliktir mesajı verirken görünce nereden nereye dedim. Selde ölenler çoktan unutulmuştu haberlerde esameleri bile okunmuyordu. Dere yatağına bile bile ev yapan ve ona buna rüşvet vererek ruhsat alan vatandaş yetkilileri suçladı, Akp liler CHP li belediyeyi suçladı, CHP liler Büyükşehir Belediye'yi suçladı, Tayyip evini boşaltması karşılığında 3 tane daire isteyen vatandaşları suçladı ve döngü tamamlandı. Kimsenin başı ağrımadan olay kapandı, şuçlu hepimizdik, suçlu düzendi vs... Yemezler kardeşim, ben masumum. Ne dere yatağına ev diktim ne o evlere ruhsat verdim ne de o adamlardan herhangi birine oy verdim. Herkes kendi muhasebesini yapsın. Öyle suçlu herkes, suçlu bu sistem demekle olmuyor.


Karabuluk cinayeti haberleri de zanlı Cem Garipoğlu'nun yakalanmasıyla zirve yaptıktan sonra eski popülaritesini kaybetti. Usame bin Ladin'den daha gür sakallarıyla, zanlı Cem Garipoğlu'nun Sezercik muamelesi görmesi ilginçti. Garipoğlu aylarca gündemin sıcak maddesi olarak kalırken 2-3 gün önce Diyarbakır Lice'de 14 yaşında Ceylan isminde bir kız cocuğunun vucüdu uzaktan ateşlenen bir silahla paramparça edildi. Bu vahşi cinayet Can Dündar'ın zamparalığı kadar kıymet görmedi . Liceli Ceylan cinayeti Etiler'de bulunan kesik baş cinayeti kadar para kazandırmıyordu herhalde televizyonlara ve gazetelere. Zaten orada çocukların öldürülmesi sık rastlanan bir durumdu ve o kadar haber değeri taşımıyordu. Hep diyorlar ya adam köpeği ısırırsa haber olur o mantık işte.



Son birkaç gündür de gündemin en sıcak olayı ayakkabı fırlatma hadisesi. İki adama iki ayakkabı fırlatıldı. Birincisi bundan aylar önce Irak'ta. Dünyanın öbür ucundan gelip bir milyon insanı öldüren ve giderayak herkesle dalga geçer gibi veda konuşması yapan Bush'a Muntasar El Zeydi tarafından. El Zeydi bunu yaptıktan sonra anında derdest edileceğini, içerde bizzat Bush'un korumaları tarafından sağlam işkenceden geçirileceğini sonra ayakkabı fırlattığı adamın kontrolündeki mahkemelerde yargılanıp bir de içerde işkence göreceğini biliyordu. Ama O tüm bunları göze alarak sadece kendisinin değil belkide tüm Irak'ın itibarını kurtardı. Aksi takdirde ırak Bush'un geldiği, istila ve yağma ettiği, bir milyon insanı öldürdüğü ve duygusal bir şekilde uğurlandığı bir memleket gibi görünecekti. El Zeydi Irak'ta bir halk kahramanı oldu, hapisten çıktığında içerde çok eskitildiği çökmüş vücudundan ve eksik dişlerinden belliydi. Ve ilk sözleri "Ben artık özgürüm, ama ülkem hâlâ esir" dedi.

İkincisi geçtiğimiz günlerde bir vakıf üniversitesinde Birgün Gazetesi editörülerinden Selçuk Özbek tarafından IMF başkanına fırlatıldı. Özbek bu olaydan sonra en azından Türkiye'nin gündemine oturacağını tahmin edilebiliyordu. Bu kadar gözönündeyken gözaltında tartaklanması pek mümkün değildi. Zaten IMF de bir tür halkla ilişkiler çalışması yaparken ortaya çıkan protestocunun kötü muamele görmesinden memnun olmazdı. Göz altına alındıktan hemen sonra serbest bırakıldı. Onu anında NTV nin canlı yayınında gördük. Üzerinden biraz zaman geçti başka bir canlı yayında daha farklı bir tepki veremez miydin? Şekilindeki soruya ben canını sıkacak bir soru sorsaydım CNN haber yapar mıydı? Dedi.


Şöyle bir sıyrılıp olaya tepeden baktığımda, tepkisini sıcağı sıcağına Amerikan kültür ataşesi gibi çalışan Doğuş Grubu'nun bir kanalında anlatan, protesto ettiği dünya düzeninin en etkin basın kollarından CNN e haber olmakla övünen ve facebook aktivisti gençlerin kahramanı olmaya aday bir gazeteci portresi çıktı ortaya. Zaten giydiği ayakkabı Nike markaydı. Ürünün çakma olduğunu iddia etmesi ve "Sümerbank ayakkabı yaptı da giymedik mi?" diye çıkışması komikti. Artık sosyalistlerinde bir popstarı var hayırlı olsun.


.




|

Copyright © 2009 BoŞ MuHaBBeT ; Hiçbir hakkı saklı gizli değildir, ortalık malıdır