2
Medeniyet Dediğin
Alman bir genç Antalya'da 13 yaşında İngiliz bir kıza tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanmıştı. Alman basını hemen "Geceyarısı Ekspresi" göndermeleri yapıp elemanın serbest kalması için kampanyalar başlattı. 8 ay süren tutukluluğun sonunda devreye kimler girdiyse artık yargılama birden tutuksuz hale çevrildi ve tecavüzden yargılanan eleman aynı gün özel bir jetle Almanya'ya gitti. Demem o ki Almanya en iğrenç suçlardan biriyle yargılanan bir vatandaşını bile Türkiye'ye yargılatmadı. Batı eşittir medeniyet, doğu eşittir gerilik denkleminin yılmaz savunucularının da gıkı çıkmadı bu olayda.
Şimdi medeni batının kalbinde, Belçika'da bir Türk vatandaşı 31 yaşındaki Mikail Tekin geçen hafta trafik polisiyle tartıştığı için gözaltına alındı. Ertesi gün gözaltındayken hayatını kaybetti. Belçikalı yetkililer ilk olarak yemek yerken boğulduğunu açıkladılar. Ancak diğer mahkumlar olayın işkence sonucu olduğunu iddia etti. Belçika'da yapılan otopsi sonucu ölüm nedeninin "fiziksel şiddet" olduğu belirlendi. Mikail Tekin iç kanama geçirmişti. Can çekiştiği belirlenmiş ve vücudunda darp ve yara izlerine rastlanmıştı. Cenazesi Türkiye'ye getirildi ve ailesi Belçika da tanınmasa bile Türkiye'de de otopsi yaptırmaya karar vermiş.
Olaydan sonra üç gardiyan gözaltına alınmış sonra salıverilmişler. TBMM İnsan Hakları Komisyonu da zahmet edip Belçika'dan bilgi istemiş sağolsunlar. Basına bakıyorum bazıları üçüncü sayfadan haberi vermiş bazıları görmezden gelmişler.
Şimdi düşünüyorumda Türkiye'de bir Belçikalı turist polisle tartışıp gözaltına alındığının ertesi günü işkence sonucu ölse ne olurdu acaba? Amiral geminin üçüncü sayfasında iki satırlık bir cinayet haberi olarak kalırmıydı? Hiç sanmıyorum. Bir defa bu barbarlıkla AB ye bizi tabi ki almayacakları konusu ana gündem maddemiz olurdu. AB ve Belçika İH komisyonları bilmemneleri memlekete üşüşür, olayın takipcisi olurlardı. Cinayetle uzaktan yakından alakalı herkes bir kere içeri tıkılırdı. Türkiye şuçluların gerekli cezayı alacaklarına dair başta Belçika olmak üzere tüm ülkelere ikna turları düzenlerdi. İçi insan sevgisiyle dolup taşan sevgili vatandaşlar yollara dökülür, katil devlet kınanır ve olayın takipcisi olacakları dağa taşa haykırılırdı.
O zaman benim kafama şu sorular takılıyor gene: Kaç Türk pasaportu bir Belçika pasaportuna denktir? Sivaslı Mikail Tekin'in canı ne zaman bir Belçikalı'nın canı kadar kıymetli olacak? Bu memleketin basını Belçika'da işkence altında ölen vatandaşı için ne zaman seferber olacak? Türkiye'de bir yabancı tecavüz iddiasıyla gözaltına alındığı zaman zıplayan yerli insan hakları savunucularının bu cinayete niye gıkı bile çıkmaz? Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri fiziksel şiddetin sebep olduğu ölümü yemek yerken boğuldu diye geçiştirmeye çalışanlardan ne zaman hesap soracak?