3

Güle Güle Sokrates

Posted by Trevanian on 07:09 in

İsa'dan 400, bugünden 2400 yıl önce Atinalı Sokrates idama mahkum edildi. Suçu sabitti. Çok soru soruyordu. Herşeyi sorguluyor, gençlerin kafasını bulandırıyordu. Sofistlerin aksine öğrettiklerinin karşılığında para da almıyordu. Sokrates kısmi bir demokrasinin hüküm sürdüğü kadim Yunan'da çıktığı mahkemede kendine yöneltilen suçlamaların hepsine bir bir cevap vermiş olmasına rağmen oy çokluğuyla ölüme mahkum edildi. Bu kararda tavizsiz duruşu, fikirlerine sahip çıkışı, af dilememesi etkili olmuştu. Ölmeden önce bir miktar tutuklu kaldığı hapishaneden kaçma şansı varken bunu değerlendirmemişti. Kaçak bir hükümlü olarak değil de haksızlığa uğramış ama dik durmuş bir filozof olarak akıllarda kalmak istemişti şüphesiz. Bu yaşlı adam arkasında bir satır yazı bırakmamıştır. Biz O'nun hikayesini, diyaloglarını ve meşhur savunmasını Platon'dan öğreniyoruz. Ve üzerinden 2400 yıl geçmesine rağmen, Sokrates'in fikirleri ve bilgeliği bize hala birşeyler anlatırken O'nu haksız bir ölüme mahkum edenlerin adını anan, kim olduklarını bilen bile yok.

Bizim de vardı böyle bir Sokrates'imiz. Uğur Mumcu'ydu adı. Çeşitli kanallardan bize sunulan doğruları, pompalanan bilgileri sorgusuz sualsiz kabul etmeyip, kuşku duyduklarının üzerine gitmek ihtiyacı hissetti. Tehditlere boyun eğmeyip kirli ilişkileri inatla sorguladı. Dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki dünya görüşü gayet net olan Mumcu bugünkülerin aksine gazeteciliğini kendi ideolojisinin hizmetine tahsis etmemiştir. Yani sadece kendi görüşüne hizmet edecek sıkandalların, yolsuzlukların, pis ilişkilerin peşinde değildir. Saf ve samimi bir şekilde gerçeğin, doğrunun peşindedir ve o doğrunun ucu kendi devletinin kurumlarına dokunacak olsa bile farketmez. Uğur Mumcu'yu 90ların başında hain bir suikastle kaybettik. Cinayetin arkasındaki güçler hala netleşmiş değil. Sık sık suikast birilerine ihale edildi. İlerici olduğu için İran öldürdü diyen oldu. Ben hatırlıyorum Refah partili bir vekil cinayet günü yurda Mossad ajanlarının giriş yaptığına dair MİT belgesi sundu basına. Bugünlerde işi Ergenekon'a bağlayanlar var. Mumcu'nun neden öldürüldüğünü arka plana atıp tetikçiliği İran yapmıştır, İsrail yapmıştır, Kontrgerilla yapmıştır, Ergenekon yapmıştır demek ne kadar sağlıklıdır bilmiyorum. Sayısız arı kovanına çomak sokan bir gazetecinin bu sefer kimi rahatsız ettiğinin çözülmesi lazım öncelikle. Bunun aydınlatılmasının tetikçiliği hangi örgütün/kurumun/devletin yaptığından daha önemli olduğunu düşünenlerdenim. Öldürülmeden önce uğraştığı son konunun MİT ve PKK ilişkisi, kayıp silahlar konusu olduğunu öğreniyoruz. Cumhuriyet'teki son yazılarında elinde belgeler olduğundan bahsediyor ve o konunun üzerine gidemeden hayata gözlerini yumuyor. Üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen Uğur Mumcu bugün hala unutulmamıştır. Gazetecilik ve aydın olmak konusunda çıtayı çok yükseklere koymuştur. İktidarları (sadece hükümetler değil her türlüsü) boş hamasi laflarla değil titizlikle ve cesurca yazılmış yazılarla, belgelerle sıkıştırmıştır. Bugün sokağı bile bilmeden milyon dolarlık evlerinden laf ebeliği yaparak kendine gazeteciyim diyenleri adam yerine koymamamızın sebebi O'dur.

Yunanistan Uğur Mumcu'sunu kaybetti evvelki gün. 37 yaşındaki gazeteci Socratis Giolias evinin önünde uğradığı silahlı saldırıyla hayata gözlerini yumdu. Polis kılığında evine gelen 2 kişi "Arabanız çalınıyor" diyerek dışarı çıkartıyor ve üzerine 20 kurşun sıkıyorlar. Katiller çaldıkları arabayla uzaklaşıp birkaç kilometre uzakta arabayı ateşe verip kayıplara karışıyorlar. Cinayetin ihalesi 2008 de Yunan Polisi tarafından öldürülen 15 yaşındaki Alexsandros Grigoropoulos'un arkasından eylemlere başlayan SEKTA aldı terör örgütünün üzerine kalmış gibi görünüyor. Silahlardan birisi daha önce SEKTA'nın işlediği bir cinayette kullanılmış. Aryıca bir televizyon kanalına can kaybının olmadığı bombalı bir saldırı yapmışlar. Ardından bir açıklama yapmışlar "Gazeteciler bu sefer biz sizin kapınıza geldik bir dahaki sefere siz bizi evinizde bulacaksınız" diye. Balistik incelemeyi ve bu açıklamayı üst üste koyunca durum gayet net gibi görünüyor. Fakat işin altını azıcık kazıyınca olayın o kadar basit olmadığını apaçık görüyoruz.

Sokratis Giolias kimdir ona baktım kısa bir internet araştırmasıyla. Giolias Yunanistan'da çok meşhur bir gazeteciymiş. “Thema 9.89” adlı ulusal radyonun yönetciliğini yapıyormuş. Ülkedeki ününü ise skandalların ve kirli ilişkilerin üzerine giderek kazanmış. Ve elde ettiği her türlü belgeyi, araştırmaya değer gördüğü her türlü ilişkiyi kendisinin oluşturduğu "Troktiko" adlı haber blogu sayesinde kamuoyuyla paylaşıyormuş (En alta koydum blogun bağlantısını). Giolias yaptığı haberlerle başta mafya olmak üzere çok kesimi rahatsız etmiş ve sürekli tehdit alıyormuş. Halihazırda 10 dan fazla saldırıya uğramış. Bunların şiddeti ne boyuttaydı bilmiyorum. Fakat öyle etliye sütlüye karışmayan, köşesinde içtiği şarapları anlatan tarzda bir gazeteci olmadığı açık.

Kendi ülkemizden örneklendirerek başlayalım. Terör örgütlerinin türlü çeşit kurum/devlet/şirket/örgüt ile kirli bağlantılarının olması sık rastlanan bir durumdur. Bu bağ genelde aldıkları desteğe karşılık onların pis işlerini yapmak şeklinde kendini gösterir. PKK'nın Mossad'la, Cia ile ilişkilerini hala sır sanan var mıdır merak ediyorum. Keza ABD Pejak'a destek verdiklerini gayri resmi ağızlardan dile getirmekte bir sakınca görmüyor. İran'ı sıkıştırmak için iyi bir enstrüman olduğunu dile getiriyorlar açık açık. Veya Özdemir Sabancı suikastini gerçekleştiren dhkp-c'nin ve Fehriye Erdal'ın bunu sırf örgüt iradesiyle ve sadece ideolojik motivasyonlarla işlediğine hala inanan varsa tatlı uykusuna devam etsin. Bu örgütler boğazlarına kadar çamura battıklarından leke kaldırırlar. O yüzden yeri gelir bizzat tetikçilik yaparlar, yeri gelir işlemedikleri cinayeti üstlenirler hatta yeri gelir başkasının işlediği cinayet bunlara ihale edilir ve ne kadar biz yapmadık deseler de kimseyi inandıramazlar. Bunlar sık rastlanan durumlardır. Lafı şuraya getirmek istiyorum. Cinayetin üstüne kaldığı SETKA şu ana kadar olayı üstlenmedi. Varsayalım üstlenmiş olsun, bu cinayetin ideolojik bir saldırı olduğu anlamına gelmez yukardaki örneklerden anlaşılacağı üzere. Yani tetikçiliğini kimin yaptığının çözülmesi ölüm fermanını kimlerin imzaladığını açıklamaya yetmez. Peki kimler öldürmek isterdi Giolias'ı?

Yunanistan'da büyük sükse yapan bloguna bakmak fikir verebilir sanırım. Blog Yunanca yazılmış ama Google Translate yardımıyla yapılan İngilizce çeviri mükemmel değil ama neyin ne olduğunu açıklıkla anlayacak kadar sağlıklı. Blog'un bizzat üzerinde "Translate" eklentisi zaten mevcut.

Blogun mottosu "Burdaki hiçbir şey rastgele yazılmamıştır- hicivle karışık bilgi ve haysiyet" şeklinde. Böylece habercilik anlayışı ve ilkeleri net şekilde ortaya konmuş. Cinayetten sonra, sanırım yakınları tarafından, çokça yazılar eklenmiş fakat birkaç sayfa geriye gittiğimizde Giolias'ın kendi yazılarına rastlamaya başlıyoruz. Çok cesur haberler var. Güclü siyasilerin yakınlarına yapılan kıyaklar, yolsuzluklar, haksız kazançlar işlenmiş. Daha da ileri gidip skandallara karışanlar isim isim listelenmiş ve şirket/aile bağları afişe edilmiş. Bloguna son yolladığı post aşağıda buyrun




"Yarın güvenlik güçleriyle (Burada kastedilen Polis) işadamlarının ilişkilerini göreceğiz" diyor. "Delil ve fotoğraflarla birlikte". Görebilmişler mi, bahsettiği haberler cinayetten sonra yapılmış mı bilmiyorum. Fakat ne kadar benzer değil mi Uğur Mumcu suikastiyle. Mumcu'dan sonra O'nun kadar cesur, zeki, bilgili, araştırmacı gazeteci daha gelmedi Türkiye'ye. Gazeteci dediklerimizin bizim gibi internet köşelerinde boş muhabbet yapan bloggerlardan biçim olarak pek bir farkı kalmadı. Socratis Giolias da tıpkı Mumcu gibi başka bir damarın temsilcisiymiş Yunanistan'da. Ben şu ana kadar ulaştığım bilgiyle buna kanaat getiriyorum.


2400 sene önce önüne atılanla yetinmeyip, sorgulayan/sorgulatan Atinalı bilge Sokrates'e benzesin diye Sokratis ismini verdi oğluna belki de Giolias'ın babası. Belki de hemşehrisi ve adaşı Sokrates'den feyz alıp karanlık ilişkileri sorguladı Socratis Giolias, kim bilir? 2400 sene önce ilkel bir demokrasinin hüküm sürdüğü Atina'da egemenler iktidarlarını rahatsız ettiği için bilge Sokrates'i öldürdüler, bugün ise modern demokrasinin ileri olduğu ülkelerden birisi olan Yunanistan'da egemenler çarklarına çomak sokan gazeteci Sokrates'i öldürdüler. İnsanlık ne kadar ilerlerse ilerlesin, bazı durumlar üzerinden 2000 yıl geçse bile aynı saflıkta tekerrür edebiliyor.

Bir de yanıbaşımızda, sürekli temas halinde olduğumuz Yunanistan'da işlenen bu cinayetin "Yasadışı sol örgüt Yunan gazeteci'yi kurşunladı" sığlığında geçiştirilmesini yadırgıyorum. Bir kere ölen meslektaşınız.Ayrıca basında o kadar Yunanistan'la içli dışı insan var. Bu cinayetin önü var, arkası var, Türkiye'deki bazı olaylarla benzerlikleri var... Yani bal gibi haber değeri var. Tamam Şahan'ın Berrak'ı balkonda sıkıştırması kadar anahaberlerde yer bulmasın, üzerine köşe yazısı yazılmasın. Elbetteki o derece ehemmiyetli bir durum yok. Ve fakat şöyle iliki ilişkilerinizi, Yunan dilini bilme avantajınızı, habercilik bağlantılarınızı kullanarak bize çok değil 3-4 tane doyurucu haber, köşe yazısı, inceleme sunsanız da bizde faydalansak fena mı olur canlarım ciğerlerim ? Tamam balkonda sevişenler kadar değeri yok da Lindsay Lohan'ın, Paris Hilton'ın frikikleri kadar da mı haber değeri yok?

Giolias'ın Blog Sayfası

|

3 Comments


Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık... Olayları Sokrates'e kadar götürmen, sondaki basına verdiğin ayar falan hepsi tam yerinde, tekrar tebrikler.


Sağolasın Sibur. Sokrateslerin kaderinde var demek ki böyle şeyler...


Umarım başka Sokrateslerin kaderi bu şekilde olmaz ama şu bilmem kaç bin yıllık sistem varken karşımızda; zor gibi biraz...

Copyright © 2009 BoŞ MuHaBBeT ; Hiçbir hakkı saklı gizli değildir, ortalık malıdır