6

Sizi Takip Eden Yılanın Bile Beli Kırılır

Posted by Trevanian on 01:53


Delikanlı.

Güzel kelime

Günümüzde "serseri" tipli insanlar için daha sık kullanılsa da

Özünde

mertlik...

dürüstlük....

verilen söze sadakat ....

gibi erdemleri barındırır.

Korkmayın,

Yılmaz Özdil bloğu ele geçirse ne olur

onu düşündüm bir an.

Zevzekliği bırakıp inceden sadede geleyim.



Kaçırılan gemideki sağ kalan yolculara İsrail tarafından üzerinde İsrail karasularına izinsiz girdiklerini kabul ettikleri gibi ibareler olan kağıtlar imzalatılmaya çalışıldığı haberleri geldi. Sonradan öğreniyoruz ki bunu imzalarsanız kısa sürede sınır dışı edileceksiniz, imzalamazsanız önce 14 gün gözaltı sonrasını meçhul demişler. O korkuyla birçok insan da imzalamış bunları. Bu imza istendiği haberi ilk geldiğinde dedim ki Hakan Albayrak öldürseler imzalamaz o kağıdı. Kısa süre sonra öğrendik ki Hakan Albayrak ve kardeşi Sinan Albayrak imza atmadıkları için gözaltına alınmışlardı. Şaşırmadım. Kimse şaşırmadı. Çünkü O'nu tanıyanlar fikirlerine zaman zaman katılır helal olsun der, zaman zaman beğenmez eleştirir fakat her zaman delikanlılığının hakkını verirdi. Çünkü O lafını eğip bükmeden söyler ve ettiği sözün her daim arkasında dururdu. Delikanlı insanların bazı durumlar karşısında nasıl tavır alacağını az çok kestirmek mümkündür. İnce hesaplarla kıçları başları ayrı oynamaz ve ben aslında şunu demek istemedim de bunu demek istedim hafifliğine de sığınmazlar bu tip insanlarda.


Bir de her devrin adamı olanlar vardır. Herkesle aramı iyi tutayımda bir gün lazım olur mantığıyla yaşar, kimseyi karşılarına almazlar. Hedef her zaman etliye sütlüye mümkün olduğunca bulaşmadan yolunu bulmak ve işini görmektir. Gelene ağam, gidene paşam derler. Siyasetçi olursa Aytaç Durak , sinemacı olursa Sinan Çetin, sanayici olursa KOÇ olur bunların adı. Ben sevmem bu guruptakileri pek. Gerçek niyetlerinden, birşeylerin hesabını yapıp yapmadıklarından hiçbir zaman emin olamazsınız. Güven vermezler.




Bundan 5 yıl öncesi civarı. Gülen Cemaati'nin ışık evlerinde kalan bir arkadaşım var. Sevdiğim, temiz biri. Telefon etti birgün. Bunlara şu süre içinde şu kadar kişiyi Zaman Gazetesi'ne abone yapın diye görev vermişler ve bizimkisi sayıyı tamamlayamamış. Ben seni abone yapsam olur mu bir kaç ay sonra iptal ettirirsin maksat işim görülsün dedi. Böylece 1-2 ay boyunca kapıma her gün Zaman Gazetesi geldi. Hazır Zaman'a abone olmuşken bir de Cumhuriyet alayımda bu vesileyle bir kıyas yapayım, bakalım hangi haberi hangisi atlıyor, aynı haberleri okurlarına
kim nasıl sunuyor inceleyeyim dedim. Maksat boş muhabbet olsun işte.

Misal Cumhuriyet Hristiyan vatandaşlarımızın Paskalya Bayramı'nı kutlamıştı safyalarından fakat aynı günlerdeki Kandil Gecesi'nin (Ne kandiliydi hatırlamıyorum) bahsini bile geçirmemişti. Zaman Kandil'e geniş yer ayırırken Paskalya'yı nesnel bir dille haber olarak vermişti tebrik temenni katmadan. Gazetelerin genel çizgisine baktığımızda pek de şaşırtıcı bir durum değildi benim için bu. Bir de o zamanlar Irak'ta öldürülen insanların haber değeri vardı, bir miktar umrumuzdaydılar hala. Televizyonlar altyazı geçerdi patlama oldu şu kadar ölü yaralı var diye. Benim de ilgimi Irak'tan gelen haberler ve sunuluş biçimleri çekti bu iki gazetenin. Çok kaba bir varsayımla müslümanların yeni bir haçlı seferi gözüyle baktığı Irak'ın işgaline Zaman Gazetesi'nin biraz daha duyarlı ve hassas davranmasını umabilirdim. Cumhuriyet, daha çok dışardan bir gözlemci gibi, hada ortada bakar izlenimi vardı bende. Fakat haberler yapılırken kullanılan dile, seçilen kelimelere, yer verilen verilmeyen olaylara, birinde olup öbüründe olmayan haberlere bakınca hafif tabirle mahçup(!) oldum. Yer yer Liverpool -Beşiktaş maçına alt oynayan adamın şaşkınlığını yaşadım. Durum tahmin ettiğimin neredeyse tam tersiydi. Durumu İşgal olarak adlandıran, haberlerde sivil ölümlerini ön plana çıkartan ve ortada değil Irak halkına daha yakın duran bir gazete idi Cumhuriyet. Başka durumlardan eleştirir beğenmeyebiliriz. Kandil gecesinin, bırak kutlamayı bahsini bile geçirmemesine büyük çoğunluğu müslüman olan bir ülkenin vatandaşı olarak üzülmüştüm misal. Ama Irak konusunda Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek lazımdı. Şimdi herkes ABD'ye tukaka yapıyor ama arşivlerine girin bakın işgalin ilk zamanı Saddam karşıtlığı ayağına bal gibi destek vardı ABD ordusuna Türk medyasından. Böyle bir ortamda sağlam ve ilkeli duruyordu Cumhuriyet.

Diğer taraftan Zaman'ın en azından Cumhuriyet'ten daha ilgili ve agresif olmasını beklerken yumuşak, tel kadayıf kıvamında geliyordu Irak haberleri. Olaylar nesnel ve edilgen bir dille anlatılıyor, mümkün olduğunca doğrudan ithamlara başvurulmuyor, kelimeler titizlikle seçiliyor ve ilginçtir Cumhuriyet'te yer bulan bazı olaylar, (ABD ordusunun işlediği çok büyük ölçekli olmayan suçlar, cinayetlerdi bunlar) Zaman Gazetesi tarafında haber değeri görmüyordu. İşgale açık destek verilmiyordu ama açık açık da karşı çıkılmıyordu. Daha çok ne kızı ver ne dünürü küstür havası vardı haberlerde.

Böylede bir anım oldu! demek için etmedim bunca laf kalabalığını. O günlerden beri bazı olaylar karşısında özellikle takip ederim Zaman'ın tavrını. Ne kızı ver ne dünürü küstür kaypaklığının kokusunu hep alıyorum böyle durumlarda. Delikanlılık dedim ya lafın başında. O'nu göremiyorum tutumlarında. Hep bir Sinan Çetin'lik hep bir Cemil Çiçek'lik seziyorum tavırlarında.

İnsani yardım gemilerine yapılan terörist saldırıdan sonra gene projeksiyonları Zaman'a çevirdim bakalım nolacak diye. İlk günler haberler diğerlerinden farklı değildi. Ama dün çeşitli haber sitelerine Fethullah Gülen'in Gazze yorumu düşmüştü. Ben şaşırmadım da beklenenden farklı gibi bir havası vardı. Heleki şu hassas durumda. Hemen Zaman'ın internet sitesine girdim ve olay biraz aydınlandı benim için. Şöyle anlatayım;


Muhtelif haber siteleri The Wall Street Journal ' a verdiği röportajı kaynak gösteriyor. Bir de Türkiye'ye gönderdiği taziye mesajı var. Kimse bana çemkirmesin açık bir çelişki var ikisi arasında. Zaman'da tırstığından mıdır nedir anında bir haber yapmış olay Türkiye'de duyulunca. Fakat The Wall Street Journal' a verilen demeçleri söyleyip yorumu okuyucuya bırakmıyor ve ABDÜLHAMİT BİLİCİ imzasıyla söylenen sözleri bizim nasıl anlamamız gerektiğini bize öğretiyor haber.

Bende bu gazeteciye nacizane alternatif olarak o sözleri benim nasıl anladığımı yazayım hem de sözleri yazayım ki siz de kendinize göre bir şey anlayın.

Önce Türkiye'ye ve katledilen insanların ailelerine Fethullah Gülen tarafından gönderilen taziye mesajına bir göz atalım;

"Filistin'de yaşanan bu drama son verebilmek beklentisiyle yola çıkan, uğradıkları müessif saldırıda hayatlarını kaybederek şehit olan insanlarımıza Allah'tan rahmet diler, başta aileleri olmak üzere, milletimize ve bütün insanlığa taziyelerimi bildiririm."

Hay diline sağlık. Türkiye'nin geneli bu duyguları ve fikirleri paylaşıyor zaten. Bazı kelimelerin altını çizdim konuşmada dikkat ederseniz. Bu ifadede açık şekilde ablukanın dram olduğu, İsrail tarafından müessif bir saldırı gerçekleştirildiği dile getiriliyor. Hayatını kaybedenler şehit olarak tanımlanıyor ve kayıpların sadece ailelerinin değil milletimizin ve insanlığın kaybı olduğu vurgulanıyor. Ben de altına imzamı koyarım.

Şimdiiiiiiiii... Zurnanın zırt dediği Abdülhamit Bilici'nin şu sözü şöyle bu sözü böyle anlayacaksınız diye dayatmaya kalktığı mülakata gelelim. Bu konuda Zaman'a da tam güvenmediğim için bilgiye ulaşmanın itin ayağına düştüğü şu devirde internet tarayıcımın bir sekmesine Zaman'ın sitesindeki Bilici'nin mülakat yorumunu, hemen dibindeki sekmeye ise haberin kaynağı The Wall Street Journal 'ın sitesini açtım. Önce ikisini ayrı ayrı okudum. Sonra parça parça bir ordan bir ordan okudum. Daha ilkin haberlerin başlıkları çekiyor ilgimi:


# Zaman haberi şu başlıkla vermiş

Gülen'den şehitlere taziye, yönteme eleştiri!

# The Wall Street Journal ise şöyle vermiş kendi haberini

Reclusive Turkish Imam Criticizes Gaza Flotilla – İnzivadaki Türk İmam Gazze Filosu'nu eleştirdi

Gazetecinin insiyatifi diyorum, istediği sunar haberi diyorum devam ediyorum okumaya.


1 # Zaman

Gülen'in bu mevzuya yaklaşımını 3 noktada değrerlendirebiliriz:

Bir, yardım gönüllülerinin bulunduğu gemiye yapılan o korkunç müdahale öncesi izlenen yöntem ki Gülen bu noktada diplomatik yolların sonuna kadar zorlanmasında ısrar ediyor.

1 # The Wall Street Journal da şöyle ifade ediyor Gülen fikrini

Mr. Gülen said organizers' failure to seek accord with Israel before attempting to deliver aid "is a sign of defying authority, and will not lead to fruitful matters." - Mealen Gülen, organizatörlerin yardımların ulaşması girişiminde İsrail'le uzlaşmaya yanaşmamalarının otoriteye başkaldırmak demek olduğunu ve bu tavrın hoş sonuçlar doğurmasının beklenemeyeciğini söylüyor. Bitmedi;

He said that when a charity organization linked with his movement wanted to help Gazans, he insisted they get Israel's permission. - Bir hayır organizasyonu bizim hareketimizden Gazzeliler için yardım istediğinde İsrail'in iznini almaları konusunda ısrar ettiklerini ifade ediyor.



Haydaa. Dur bakalım Bilici. Öyle, şair burada şunu demek istiyor dedin diye kabul edilip geçiştirilecek birşey değil bu. Senin dediğinden fazlası var burda. Organizatörleri bildiğin eleştiriyor ve amiyane tabirle anında satışı koyuyor. Daha önemlisi o bize yolladığı taziyeyle çelim çelim çelişiyor. Abluka'ya dram diyordun ve bu gidenlere drama son vermek için yola çıkan insanlar diyordun. Şimdi Abluka kırmayı koydun kenara, İsrail'in iznini almadan yardım göndermeyin, biz öyle yapıyoruz diyorsun. Daha ileri gidip otoriteden izin almazsan tabiii(!) güzel şeyler yaşanmasını bekleyemiz diyorsun. Bu dil bana biraz tanıdık geliyor. Kimler kullanıyor bu dili hatırladınız mı? Devam edelim



2 # Zaman

İki, İsrail askerlerinin müdahale biçimi ki onu 'çirkin bir manzara' diyerek eleştiriyor. Bu söz, müdahale biçimini kınadığının açık göstergesi.

2 # The Wall Street Journal

"What I saw was not pretty," he said. "It was ugly." - Gördüğüm şey hoş değildi. Çirkindi.

Bilici'den Asena kıvraklığı görüyoruz burda. Bu nasıl bir zorlama bağlantıdır, bu nasıl bir kıvraklıktır şaştım kaldım. Bir de şark kurnazlığı yaparak kendi zorlama çıkarımını sanki 2+2=4 kadar açık, herkesin kabul ettiği bir ifadeymiş gibi bir hava yaratmaya kalkıyor. "Çirkin bir manzara" diyerek Mavi Marmara'nın geometrisinin şekilsizliğini dile getiriyor desen bundan daha abes olmaz. Yahu bunu herkes diyor. Yok yok herkes değil pardon. Hatırladınız mı bu üslubu kimler kullanıyor. Beyaz saray muhiti mesela. Etliye sütlüye bulaşmadan Türkiye'nin gazını alıp İsrail'i kızdırmamak adına "Talihsiz olay", "Olayda hayatını kaybedenler için üzgünüz" tarzı ifadeleri tercih ediyorlar değil mi? Daha önemlisi yolladığı taziye mesajı gene taça çıkıyor. Çünkü orada açık şekilde müessif bir saldırı olarak tanımlıyordu, şimdi çirkin olay oldu. Ne kadar profesyonelce beyanatlar değil mi? İki tarafı da elde tutuyor. Devam edelim


3 # Zaman

Üç, şehit olan vatandaşlarımız ki, bunun için Gülen taziye yayınlayarak üzüntülerini ifade ediyor.

3 # The Wall Street Journal

He added that assigning blame in the matter is best left to the United Nations......"It is not easy to say if they are politicized or not " - En iyisi suçluyu Birleşmiş Milletler'in tayin etmesi... Aktivistlerin politize olup olmadığını iddia etmek kolay değil.


Al bir tane daha. İslam dininin terminolojisini o gazetede çalışan çaycı bile benden daha iyi biliyordur herhalde. ŞEHİT diyorsun. Ağzınızdan da kaçmıyor. Sürekli vurgu yapıyorsunuz taziye mesajınızda, haberlerinizde, açıklamalarınızda. Bir bilen cevap versin,

Olayda kimin suçlu olduğu belli değilse, en iyisi BM nin suçluyu tayin etmesini beklemekse herhangi bir taraftan ölenler hakkında nasıl ŞEHİT tabiri kullanabilirsin? Bir de politik amaçlar güden insanlardır belki bilmiyorum diyorsun. Öldürene suçlu diyemiyorsun ama ölene şehit diyorsun. Bu ne yaman çelişkidir. Böyle çalımı Messi atamaz yahu.

Bu Türkiye'nin BM suçluyu soruştursun demesinden kalın bir çizgiyle ayrılan bir tabirdir. Biz diyoruzki İsrail Ordusu cinayet işledi, biz buna inanıyoruz ve iddia ediyoruz ve bağımsız bir komisyon araştırsın göreceksiniz biz haklı çıkacağız. Gülen diyor ki ben bilmem BM bilir suçlu kim.

Benim kafam karıştı. Abondone oldum. Şimdi Gülen'e göre

bu olay müessif bir saldırı mı yoksa çirkin tatsız bir olay mı?

Bu gemidekiler insani yardım taşıyan aktivistler mi yoksa politize olup olmadıkları belirsiz, İsrail'den izin almayarak olayı tatsızlığa sürükleyen organizatörler mi ?

Filistin'de yaşanan dram mı, İsrail orada işgalçi mi yoksa girip çıkan herşeyi denetleme hakkına sahip bir otorite mi?

Orada hayatını kaybeden insanlar mağdur,suçsuz haliyle Şehit mi ve İsrail milletimize ve bütün insanlığa kurşun sıkan bir katil mi yoksa kimin suçlu olduğunu söylemek için daha erken ve BM raporunu mu beklemeliyiz?

Hangisi gerçek Gülen? Burada bize ölenlerimiz drama son vermeye çalışan şehitlerimizdir ve sadece ailelerinin değil milletimizin de değil tüm insanlığın başı sağolsun diyen, dram diyen, müessif saldırı diyen Gülen mi doğru söylüyor Yoksa, öte yanda ABD gazetelerine başkalarının ağzından konuşan, "olay çirkin" den öte geçemeyen, organizatörler otoriteden izin almalı biz öyle yapıyoruz diyen, suçluyu belirlemeyi BM ye bırakmalıyız yani kimseyi suçlu ilan etmemeliyiz demeye getiren Gülen mi samimi? Hangisi ? Hem İsrail'i ABD'yi kızdırmayayım hem de Türkiye'de ayranı kabarmış insanları karşıma almayayım bir yandan da onlara göz kırpayım. Yaptığı açık şekilde bu da hangisi siz siniz? Hangisi yalan söyledikleriniz hangisi gerçek? Anlayamıyorum, güvenemiyorum. Yarın meydana gelecek başka bir krizde medyasıyla, sermayesiyle nasıl tavır takınacak bu cemaat kestiremiyorum.

Geçen gün haberlerde İsrail'in serbest bırakma vaadi karşılığında rehinelere kağıt imzalattıklarını duydum. Düşündüğümde, korkup imzalayanlara hak verdim ve ben olsam ben de büyük ihtimal korkup imzalardım. Yanımda arkadaşım vardı, oğlum dedim Hakan Albayrak öldürüleceğini bilse işlemdiği suçun altına ben İsrail'e karşı suç işledim diye imza atmaz. Kısa süre sonra haber geldi Hakan Albayrak ve kardeşi imza atmadıkları için gözaltına alındı diye. Şaşırmadım. Kimse şaşırmadı. Çünkü biz O'nun DELİKANLI olduğunu bilirdik. Nabza göre şerbet, adamına göre demeç insanı değildi. Kıçı ayrı başı ayrı oynamazdı. Keşke, sanki müslümanları temsil ediyormuş gibi içerde/dışarda temaslar kuranlar, insiyatif alanlar O'nun yarısı kadar DELİKANLI olabilseler. Oysa Onları takip eden yılanın bile beli kırılıyor. Bir de bizde bir laf vardır : Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar.


Zaman Gazetesi'ndeki haber şu

The Wall Street Journal'daki haber şu

Çok aradım ama birinci ağızlardan bu ikisi dışında söyleme rastlamadım var da benim haberim yoksa yollayın okuyalım.

NOT: Baştan peşin peşin söyleyeyim lütfen bana müslüman olan Amerikalı papazlardan, İstiklal Marşı'nı tersten okuyan Senegalli çocuklardan bahsetmeyin.





|

6 Comments


Cemaatin uş an benim için tamamen bittiği andır. Yeter görmezlikten geldiğim.


ama ama... ya amerika'da müslüman olan papazlar? peki ya istiklal marsi'ni tersten okuyan senegalli cocuklar?


Değil mi? Galiba ben din düşmanı vatan hayınıyım...


Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.


Teşekkürler. Malesef ikisi de yok sadece blog var. Soru veya öneri için e-posta atabilirsiniz er geç muhakkak geri dönerim.


iyi şeyler için teşekkürler

Copyright © 2009 BoŞ MuHaBBeT ; Hiçbir hakkı saklı gizli değildir, ortalık malıdır